Cumartesi, Ocak 8

Latin Amerika'nın Kesik Damarları

Eduardo Galeano'nun kalemine laf söylemek kolay değil, haddimiz de değil.

Latin Amerika'nın Kesik Damarları, onun kaleminden çıktığı çok belirgin olan bir kitap. Anlatımı ne sıkıcı, ne boğucu, ne düz, ne yapay, ne didaktik, ne mesaj kaygılı. Tam Galeano'ya göre. 500 yıldır bildiğimiz hikayeyi anlatıyor önce. Bunu yaparken, kafanızda yeni dünyalar kurmamızı sağlıyor. Hikayeler anlatıyor, müthiş betimlemeler ile manzarayı önümüze sunuyor.

Yazar, bir politik kitabın farklı bir dille de yazılabileceğini iddia ediyor. Bunu zaten kendisi de vurguluyor. Sonra da iddiasını gerçeğe dönüştürüyor. Sosyologlar, tarihçiler, siyaset bilimcileri gibi yazmıyor satırlarını. Belki de etkileyici olmasının altında bu yatıyor. Alışılmışın dışına çıkıyor, geniş kitlelere ulaşabilme ihtimalini doğuruyor. Diğer yandan çoğunluğa oynamıyor, slogancı bir coşkuya da kapılmıyor. Kitap, anlattıklarından ziyade anlatımıyla büyülüyor.

Tabi ki tespitler ve çözüm önerileri de işin içine giriyor. Bu noktada yazarın beslendiği sol geleneğin ağırlıkta olması kaçınılmazdı. Çözümlerde sıkıntı yok ama üstad tespit işinde 'Dış mihraklar' kısmını biraz fazla kullanıyor. Yine de diyecek lafımız olmaz. Onun ülkesi, onun coğrafyası, onun tarihi. Haksız da değildir. Ama toplumsal öz eleştiri kısmı eksik kalıyor.

Belki de biz bunu istiyorduk. Zira kilometrelerce uzakta olsak da, yaşanmışlıklar üzerinden ortaklıklar kurmamız çok kolay oluyor. Bu da bize ister istemez, satırları arasında gezinirken "Hayır öyle değil, böyle" deme lüksünü bize tanıyor. Gerçi Galeano da sonrasında kitabı ile arasına mesafe koymuş. İlk olarak 31 yaşındayken yazmış, sonrasında gelişmeler yaşandıkça içerik güncellenmiş ama yazar yıllar sonra "Ben olsam tekrar okumazdım" demiş. Anlamak mümkün.

Bazen o kadar bilindik hikayeler, gerçekler, veya istatistikler veriyor ki, daha önce benzerlerini okuduğumuz kitaplardan farkını sorguluyoruz. Tam bu noktada Raimondo Luraghi'nin Sömrügecilik Tarihi kitabını önerebilirim. Fakat sonradan düşününce; Galeano gibi bir şöhretin elinden çıkan kitabın, doğru yere daha çok ulaşacağını düşünüyorum. En azından buna inanıyorum. Belki de Güney Amerika'da olanları bilmeyen Kuzey Amerika ve Avrupalılar, Galeano sayesinde ufak da olsa bir aydınlanma yaşarlar. Ya da bu sadece bir züğürt tesellisidir.

Diğer yandan Hugo Chavez'in Barack Obama'ya hediye ettiği kitap olması, onu apayrı bir yere koyuyor. Amacına ulaşmış mıdır bilinmez ama amacına ulaşmanın en sembolik görüntüsünü yaşatmış. Zaten satış rakamları da çok iyi gitmiş kitabın. Baktığımız zaman 'güney' cephesinde yeni bir şey yok ama olsun. Belki bir gün olur.

Hiç yorum yok: