Pazartesi, Ocak 3

Haram

Bu dönemde Hülya Avşar'dan bahsetmek ve hatta ona övgü dizmek biraz riskli bir iş. Fakat biz bu riski alacağız.

Türk sinemasının en kötü dönemi olan 80'lerin, akılda kalan filmlerinden Haram. IMDB notu 4.2, hak ettiği not değil belki de ama çok yukarılara çıkmasını da bekleyemezdik.

O dönemin çoğu filminde şifre; popülerleşen genç oyuncular, güzelliğini sergilemekten çekinmeyen kadınlar ve para kazanmak zorunda olduğu için düşük kalite filmlerde rol alarak o kötü filmin kalitesini yükselten kurt oyunculardı. Haram üçünü de sonuna kadar kullanıyor.

Salih Güney slip mayosuyla, Hülya Avşar mayosu, bikinisi, pareosu, iç çamaşırı ve zaman zaman üstsüz güneşlenmesiyle karşımıza çıkıyor. Fikret Hakan filmin esas yıldızı. Muhteşem bir oyunculukla filme heyecan ve karizma katıyor. Filmin ilk yarısında da Neriman Köksal ile Avşar'dan önceki Avşar Suzan Avcı karşımıza çıkıyor.

Yönetmen Osman Seden, o dönem sık sık tek kelimelik filmler yönetiyor. Haram; Kahır, Yabancı, Nefret, Damga, Savunma ve Suçlu gibi filmlerle beraber anılıyor. Bu filmlerin çoğunda da Hülya Avşar var. Haram en azından mesaj kaygısı gütmüyor ve seyirciyi rahat bırakıyor.

Oysa benzerlerine çok rastladığımız bir hikaye var karşımızda. Fakat özellikle Atilla Özdemiroğlu'nun müzikleri sayesinde duyguyu biraz daha sahipleniyoruz. Duygu dediğimiz de; aşk, ihanet, entrika vs gibi hisler.

Esasında 2000'lerin bir yerli dizisine göre oldukça düşük bir 'entrika' yoğunluğuna sahip. Olay sadece dört kişi arasında geçiyor. Hatta üç; ama yine de İngiltere'den Türkiye'ye gelen ve eski aşıkları yakınlaşırken gören Jane'i bu üçgene sokuyoruz, zira kilidi çözen isim o oluyor. Bu arada Jane rolündeki Diana Taylor'ın Hülya Avşar'dan daha güzel olduğunu söylemek gerek.

Öte yandan Avşar genel kanının aksine iyi bir oyuncu. Belki bu filmde değil. Zira henüz 20 yaşında ve ilk filmi. Yine de fena değil. Fakat değerlendirme yapacak kadar etkin bir oyunculuk alanı da bulamıyor. Daha çok yerli erotizme katkıda bulunuyor.

Tabi ki Haram, dönemin birçok filmi gibi hayranı olunacak yapımlarda biri değil. Fakat son 10 yılda ilginç bir gelgitli çizelgeye sahip olmuş. Ona dair yorumlar, yayınlandığı platformlara göre değişim göstermiş.

Mesela eskiden (90'ların sonu) biz Haram'ı televizyonda yakalardık. Ben tamamını izlememiştim o dönemde. Buna rağmen sık sık karşımıza çıktığı için konusuna hakimdim. O dönemde sosyal medya yaygın olmadığı için milletimizin Haram hakkındaki yorumlarını bilmezdik.

Fakat internet ile durum değişiyor. Önce Ekşi Sözlük'te film hakkında yorumlar döşeniyor. Tabi ki Ekşi beğenmeme timi iş başında. Sonra film Youtube'a düşüyor. Youtube'un ilginç bir muhafazakâr kitlesi var. Yani kelimenin gerçek anlamıyla muhafazakâr. İnanılmaz bir şekilde eskiye dair ne varsa öven bir ekip var. Haram'ı izlemeyen biri sadece yorumları okusa, filmi Oscar aday adayı zanneder. Son dönemde ise film Netflix havuzuna girmiş. Genç kuşaklar değişiyor tabi ama eskiden sevmeyen genç kuşakların yerini artık Netflix'te görünce kült bir izlediğini sanan genç kuşaklar alıyor.

Benim için ise, her zaman izlenecek kötü bir film. Bunun en büyük mimarı da Atilla Özdemiroğlu. İnsanın aklına o melodileri duyunca Ennio Morricone gelmiyor ama o melodi sayesinde Hülya, Fikret ve Faruk arasındaki bakışmalarda  "İyi, Kötü ve Çirkin"deki  kadar heyecanlanıyor.

Bu arada neden Hülya ve Fikret varken; Salih Güney, Faruk olmuş. Acaba cast ilk belirlendiğinde rol Faruk Peker'e mi gitmişti? Sanki çok daha iyi olurdu...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

bazı oyunculukları ses de büyütüyor. yakup dede müşfik kenter hep aklıma gelen örnektir.
fikret hakan'da da zafer ergin seslendirmesinin payı büyük.

kutay dedi ki...

Zafer Ergin; Tarık Akan ve Kadir İnanır'ı da seslendirmişti ve cidden sesi çok uyuyordu. Fikret Hakan'a da çok iyi oturuyor burada. Herhalde benim tek yadırgadığım seslendirmesi Cüneyt Arkın'dır.