1980 sonrasının hem ilgiyle kendini izlettiren hem de bir yandan mesaj vermeye çalışarak toplumu dönüştürmek isteyen filmlerinden. Hülya karakteri bu açıdan önemli bir yer tutar. Özgür yaşamak isteyen bir kızdır ama diğer yandan dejenerdir, şımarıktır, kötü arkadaşları vardır. Evde yüksek sesle müzik dinler, aerobik yapar, diskolara gider. Ailesindeki sorunlar senaryoda yer alır ama Hülya, izleyiciye kötü bir genç kadın aksettirilir. Sokağa çıkan, erkeklerle takılan bir "kötü" kızdır. O nedenle filmin geri kalanı, ilk dakikalardaki Hülya karakterinin anlatımından bile anlaşılır. Bu iş iyi bir yere varmayacaktır. Varmaz da...
En sonda 'kötü' kız pişman, fedakar anne kahraman olur, herkes gözyaşı döker, Osman Seden paraları götürür. Zaten kendisi filmde savcı rolünde gözükür. Senaryosunda da topluma ufak bir savcılık yapmış olur.
Hülya Avşar bu filmde 21 yaşında. Yaşını düşününce oldukça iyi bir iş çıkarmış. Bu kadının müziğe adım atması, Türkiye popüler kültürünün en trajik hatalarından biridir. Fakat artık yapacak bir şey yok. Film boyunca, karşısındaki tecrübe Fatma Girik'ten çok farkı yoktur. Zaten Girik'in oyunculuğunu da pek sevmem. O yüzden biraz duygusal ayrımcılık yapabilirim.
Öte yandan filmde Bodrum sahneleri de mevcut. Bir pozitif ayrım da buradan çıkar. Bu da puanını yükseltiyor nazarımda. Her ne kadar çoğu sahne, bir sinema filmi gibi değil de klip tadında olsa da güzel görüntüler yer alır.
Bu arada filmdeki en önemli dört karakterden üçünün adı; Hülya, Fatma ve Metin'dir (Metin Serezli) ama nedense Bulut Aras'ın karakterinin adı Fikret'tir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder