Çarşamba, Mart 13

Fatih Harbiye


Geçtiğimiz aylarda bir sınav sorusu  ülkenin gündemine oturdu. Zaten artık ülkenin gündemine herhangi bir olayın oturmaması mümkün değil. O sınav sorusunda da, liseli gençlere ayrımcılık aşılandığı iddia ediliyordu. Haber burada. Soruyu soranların ne yapmak istediğini ben bilemem. Fakat bu metnin Yahya Kemal'a ait olduğunu biliyorum. Yahya Kemal'in de sohbetlerde, programlarda her adı geçtiğinde, her kesimden saygı gördüğünü biliyorum. Tıpkı Peyami Safa gibi.

2002 döneminden önce lisede olan bizim kuşak bu soruya çok tepki gösterdi. Eski Türkiye'yi, kendi çocukluklarını çok özlediklerini, kendi dönemlerinde böyle okuma parçaları ve sınav soruları olmadığını iddia ettiler. Fakat acaba kendi döneminde neler okuduklarını hatırlıyorlar mıdır? Ben, Ezansız Semtler'i hatırlamıyorum ama Fatih Harbiye'yi hatırlıyorum. O zamanlar ne ben şimdikigibi düşüncelere sahiptim ne de ülke gündemi böyleydi. Fakat o saflığıma rağmen yine de kitabın içeriğini az çok anlamıştım. 100 sayfalık kitabın tamamını okumak ise neredeyse 20 senemi aldı.

Türkiye'nin mevcut insanları, kökleşmiş sorunlarının çok yeni olduğunu sanıyor. İnsanlar, toplumsal sorunların yaşadıkları döneme denk geldiğini ve bunun kendi şanssızlıkları yüzünden olduğunu düşünüyor. Hatta bunu dile getirdiğimiz için başka bir postun altında, bize yetmez ama evetçi bile dendi. Ne alaka çözemedim ama olsun. Al işte sana Fatih Harbiye!

Bu romanı bugün yazacak adam bir kesimden linç yer, diğer kesim tarafından da milletvekili adayı olur. Kutuplaştırma için daha iyi bir metin bulmak zor. Bir de Safa yetenekli adam, etkileyici ve merak ettirici yazıyor. Her ne kadar roman çok didaktik olsa da, psikolojik tasvirler oldukça saygı uyandırıcı. Roman türünün Anadolu'ya çok yeni girdiği yıllarda yazıldığını unutmamak lazım.

Tabi bir yandan da Anadolu'nun ve İstanbul'un işgalden yeni yeni kurtulduğu zamanlar. Savaştan çıkalı 10-12 sene olmuş. Cumhuriyet ilan edileli sekiz sene. Bazı algılar, bazı anılar, korkular çok taze olabilir. Fakat kitabın bu kadar keskin çizgiler çizmesinin nedeni bu mu? Yoksa Batı'ya yakın hareket eden Cumhuriyet devrimlerini o zamanın baskın yapısıyla eleştiremediği için, suçu bir genç kadın karakterine yansıtmak mı?

Hele zaten Neriman karakteri üzerinden kadın genellemesi yapmanın anlaşılır bir tarafı yok. Tamam; neredeyse 90 sene öncesinden bahsediyoruz. Kavramlar, yaşamlar çok farklı. Fakat aynı yıllarda Sabahattin Ali de Macide karakterini çıkarabiliyor. Demek ki mesele 'zamanın ruhu' değilmiş.

Bir yerden romanı yakalamak istiyorum ama olmuyor. Hak vermek için uğraşıyorum ama olmuyor. İçinde bulunduğumuz zamandan okuyunca, rahatsız olmamak elde değil. Fakat şunu bir kez daha anlıyorum; on yıllardır yaşanan ve bugüne kadar taşınan sorunları biz de sırtımızda hissedeceğiz! Bundan kaçış yok...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

sirman'a hak vermek ve bu konu alakasız. konuyu bir kez daha bilerek ve isteyerek çarpıtsan da yetmez ama evetçi tabirinden alınman iyiye işaret. hala az da olsa haysiyet taşıdığını gösteriyor.