Son dönemde Avustralya'dan western tarzı filmler çıkıyor sıklıkla. Avustralya western'i... Çöllerin ortasında kasabalar, 1800'lerin sonu (gerçi bu sefer 1900'lerin başındayız), siyahlar, aborjinler, silahlar, tüfekler, yalnız adamlar...
Filmler genelde nerede çekiliyor bilmiyorum (bu film MacDonnell Dağları'nda çekilmiş) ama hikayelere anlam katan manzaralar bizi yakalıyor. Çoğunda hikayelerin gücü de önemli bir yer teşkil ediyor.
Fakat Sweet County bu ikisine de sahip olmasına rağmen sınıfı geçemiyor. En azından bütünlemeye kalıyor diyelim...
Aslında Venedik başta olmak üzere çok sayıda ödül de kazanmış. Zaten kötü bir film de denemez. Fakat başarısız. Zira bizi etkilemeyi, yakalamayı ve hafızamıza girmeyi beceremiyor.
Fazla karanlık ve gölgeli görüntüler var. Bu bizim için başlı başına bir sıkıntı. Fakat biraz öznel olduğunu kabul edelim. Fakat akmayan konusu, yavaş temposu, flashback yerine spoiler vermesi (ve bunu anlamamız için bizi uğraştırması) negatif yönleri...
Çok fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor izlerken. Bir de bu tip filmlerde vurucu bir müzik olması gerekir sanki. Karizmatik tınılar. Onun da eksiğini hissediyoruz. Aslında doğadan gelen sesler (rüzgar uğultuları, sinek vızıltıları) bizi, ekranın içine attı adeta. Sanki tam olay yerindeymişiz gibi hissettirdi. Zaten bu sayede son ana kadar filmi izledik, merak duygumuzu dinç tuttuk. Ama daha fazlası olmadı, merak duygumuzun beklediği bir son da gerçekleşmedi.
Yine de ülkelerin kendi tarihleri yüzleşmeleri ve öz eleştiri yapabilmeleri ne kadar da güzel... Çok sevmesek de filmi, çıkan ürüne saygı duyduk...
Zaten kötü film değil.Eleştirel satırlarımız çok fazla. Bu filmin kalitesizliğinden değil, başyapıt olma ihtimalini kaçırmasının yarattığı kızgınlıktan....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder