Perşembe, Ağustos 3

Süper Dergi



Son 30 yılda Türkiye'de çıkan spor dergilerinin büyük kısmını her sayısıyla satın almışımdır. Hatta bazılarında çalıştım bile. Hiçbiri hakkında kötü eleştiri yapmak istemem, zira okunacak bir şeyin bulmanın zor olduğu yıllarda ortaya bir ürün koyan herkes baş tacıydı. En azından baş ucuydu...

Fakat yine de aralarından bir tanesini ayırmam gerekiyor. Belki benim çocukluğuma denk geldiği için nostaljik subjektiflik söz konusu olabilir. Fakat yine de dönüp tekrar bakınca bile halen "Yapılmış en iyi dergi" diyorum buna. O nedenle de buraya taşıyalım kendisini.

Süper Futbol, Sabah grubunun çıkardığı bir dergiydi. Sabah grubu o zamanlar, şimdiki gibi kaliteyi düşürebildiği kadar düşürüp, sadece 'taraf' olmayı seçerek sırtını dayayan bir grup değildi. Çok daha iyiydi. Gerçi o haliyle bile bizim tercih ettiğimiz ilk grup olmazdı ama şimdiki haliyle kıyaslayınca hiç fena değildi.

İşte onlar, 1997-98 sezonunun başında bir karar aldılar ve haftalık bir spor dergisi çıkarmaya karar verdiler. Yukarıda fotoğrafa gördüğünüz derginin kapağında 1 yazsa da esas ilk sayı bu değil.

Önce haftalık ve daha ince çıkıyordu. Daha çok, o haftanın almanağı şeklindeydi. Yanlış hatırlamıyorsam salı günleri çıkıyordu. Çok güzel ve çok kısa bir şekilde haftayı özetliyordu. Zaten internetin olmadığı ve özellikle Avrupa futboluna biraz uzak kaldığımız dönemde çöldeki vaha gibiydi. Öte yandan içimizdeki Süper Lig sevgisini ateşe döndürmeyi de başarmıştı. 

Üstelik haftalık derginin tarzı da bugünlere çok uygundu. Tüm bilgilerin anında düştüğü ve hemen uçarak kaybolduğu bu zamanda, haftanın olaylarını toparlayan bir ürün çok değerli olabilirdi.

Tabi şimdilerde insanların okuma alışkanlığı iyice düştü. Zaten o zaman da pek yüksek değildi. Haliyle dergi de rağbet görmedi. Ardından dergi ekibi bir karar aldı. Şubat ayında, dergi haftalıktan aylığa döndü. Artık 1998 Dünya Kupası da yaklaşıyordu. İçerikler biraz daha Fransa 98 ağırlıklı olmaya başlamıştı.

İçeride hem çok güzel yazılar, hem de tartışma yaratan yazılar vardı. Mehmet Aktop'un yazdığı bir Liverpool yazısı beni Liverpool'a bağlamıştı mesela. Hıncal Uluç'un Terim'e "Şehir kırosu' dediği yazıyı da orada okumuştum ama Uluç belki önce Sabah'a da yazmış olabilir. Uğur Vardan'ın da "Artık Avrupa hedefi için Terim uygun değil" yazısı durur aklımda ve hatırladıkça tebessüm ederim.

Çok değişik araştırma konuları vardı. Futbolcularla yapılan röportajlar, şartların uygunluğu nedeniyle çok daha açık ve şeffaftı. Yani futbolcular bam güm konuşabiliyordu. Kapakları, sayfalardaki fotoğrafları da .çok güzel ve canlıydı. Aylığa geçtiği ilk sayısında verdiği Galatasaray deodorantının kokusu bile halen burnumdadır. 

Fakat aylık derginin ömrü de çok uzun süremedi. Sadece dört sayı çıkabildi. Kupaya hazırlanan dergi, Fransa 98'i göremedi. Yine de dergi ekibinde yer alan birçok kişi yıllar içinde daima karşımızda oldu.

Hatta aynı grup 2001-02 sezonun başında yine benzer bir haftalık çıkardı. Bu sefer biraz daha magazinden beslendi. Ümit Karan'ın Tuğba Özay ile poz verdiği, Rüştü Reçber'in eşi Işıl Reçber ile röportaj verdiği içerikleri vardı. Tabi, bu eklemelere rağmen o dergi de çok uzun sürmedi... Ama neyse ki aynı dönemde çıkan Radikal Futbol biraz daha uzun soluklu olabildi.

Süper Futbol'un genel yayın yönetmeni Alp Can'ın ise trajik bir hikayesi vardır. Onu da yad edelim. İstanbul Üniversitesi sosyoloji bölümü mezunu olduğunu öğrendiğimde, hiç tanımadığım bu adama yakınlık hissetmiştim. Zaten çok da güzel bir dergi çıkarmıştı. Fakat mesleki kariyeri istediği gibi gitmedi. 2000'lerin ortasından itibaren uzun süre işsiz kalınca, biraz derbeder bir hayata karışmış. Bunun sonucunda da 2010 yılında, henüz 49 yaşında kalp krizinden vefat etti.

Süper Futbol'un aylık olanlarını yıllarca, yani 25 sene boyunca saklamıştım. Artık onların da geri dönüşme gitme zamanı geldi. Ara ara açıp okuyordum ama artık belli başlı sayfaları, taranmış haliyle PC'den okunacak. Aynı tadı vermez tabi ama 25 yıllık dergiyi de; 10 farklı eve taşıdıktan sonra artık 11.'ye götürmek evlilikte zararlara yol açabilir.

Keşke ayrılık nedeni yenilere yer açmak olsaydı ama o konuda umudumuz yok...


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hıncal Uluç'un Terim'e "Şehir kırosu' dediği yazıyı...

belli bir yaşın üstünde olup da bunu bilmeyen yoktur. "öyle yazmıştı" der dururuz. ancak 1 tane küpür olmaz mı arkadaş? arşivci kişilere rica ettim onlar bile bulamadı. şehir efsanesi olduğunu düşünmeye başlayacağım yakında. kendimiz mi uydurduk acaba :) 1 tane küpür olmaz mı?