Pazartesi, Ekim 23

Silsile


Nasıl oluyor bilmiyorum ama son dönemde bazı Türk filmleri nedense çok göz ardı ediliyor. Düşük bütçeli veya gişe hedefi olmayan filmleri saymıyorum. Popüler oyuncuların oynadığı, iyi bir yapım şirketine sahip, fena kalitede de olmayan filmlerin adını duymuyoruz bile. En azından devamlı popüler kültürle iç içe olan benim bile adını duymadığım filmler oluyor.

Silsile bunlardan biri. Nehir Erdoğan, İlker Kaleli, Serkan Keskin, Tardun Flordun gibi bilinen isimler yer alıyor. Arkalarında BKM var. Fakat tesadüfen denk gelmesem böyle bir filmin varlığından haberim bile olmayacaktı. Demek ki gerçekten bu filmlerin reklam-tanıtım konusunda bazı sıkıntıları var.

Oysa Silsile iyi bir film. Çok fazla spoiler vermemek lazım. Ama dar bir alanda ve tek bir gecede geçen bir film. Böyle filmlerde tempo yakalandı mı acayip keyifli oluyor izlemesi. Oyuncular çok başarılı. Özellikle Tardu Flordun çok çok iyi. Müzikler çok başarılı. Zaten hemen en başta Lose Your Soul'un çıkması ve şarkıya çok uygun ve çok başarılı bir sahnede olması koltuğa kitlemeye yetiyor. Yönetmen Ozan Açıktan'ın ilk filmi, bunu göz önünde bulundurunca başarılı bulduğumu söylemeliyim. Zaten kendisine ilk olarak birkaç ay önce izlediğim Annemin Yarası ile denk gelmiştim. Orada da iyi bir iş çıkarmıştı, öncesinde Silsile'de de kotarmış. Ama herhalde filmin en güzel tarafı görüntü kalitesiydi. Zaten bir gecede ve karanlık mekanlarda geçiyordu. Bu teknik açıdan önemli midir bilmiyorum; fakat öyle ortamlarda çok renkli ve canlı bir film çıkmış. Açıktan'ın sinema öncesinde reklam sektöründe yer alması bunda etkili olabilir. İzleyeni nasıl çekeceğini biliyor olsa gerek.

Filmin zayıf kısmı varsa, o da kurgudaki bazı eksikler. Çok önemli mi? Bence değil. Ama mesela şu entry'de bu yüzden gömülmüş. Kardeşim senaryo bir filmde her şey değil zaten.  Birbirine benzeyen binlerce film var, derdini nasıl anlattığıyla fark yaratanı oluyor. Zaten verdiği örnek de saçma; biz yıllarca Haydarpaşa'da trenden inip vapur bekledik. Demek ki oluyormuş!

Toplumun (Hadi İstanbul'un diyelim) neredeyse tüm sınıflarını; burjuvasını, sokak çocuğunu, bohemini, rantçısını, esnafını tüm çıplaklığıyla tek bir mekanda ortaya başarılı bir şekilde koyması çok önemli. Bir de bunun için Karaköy'ün seçilmesi çok anlamlı. Bu filmden üç sene sonrasında haberimizin olması kimin ayıbı bilmiyorum... 



Hiç yorum yok: