Salı, Ocak 30

17 Mayıs: Bir Şampiyonluğun Hikayesi



Bir Galatasaray taraftarı olarak 17 Mayıs 2000 ile yapılmış ve herkesin defalarca izlediği bir belgeseli 17 sene sonra izlemek (belgesel 2006'de ancak hazırlanabildi) oldukça absürd bir durum. Belgeselden birçok şeyi parça parça karşımda bulmuştum. Seneler boyunca, "Belgeselin tamamını izlemedim ama ne olduğunu biliyorum" diyerek biraz küçümsedim bile. Fakat hata olmuş.

Galatasaraylılık duygularına hitap eden yerleri zaten biliyorduk. Onlardan fazlası da varmış. Yakalamak güzel oldu. Üstelik seneler geçtikçe, bu başarının ne kadar büyük olduğunu daha iyi idrak ediyorum. 14-15 yaşlarında Avrupa kupası finali görmek, yaşanılanların çok normal olduğunu düşündürüyordu. 30 yaşında, o günlere dair ve takım içi detaylarla biraz daha fazla yoğrulmak, o başarıyı kazananların birer insan olduğunu hatırlamak izleyenin nefesini kesiyor.

İşin bir de belgesel kurgusu tarafı var. Ben işin amatörce, taraftara oynayarak yapıldığını düşünüyordum. Hiç öyle değilmiş. 2000 yılının olanaklarını düşününce, Galatasaray tarihinin en stresli 20 gününü düşününce ortaya konulan eserin hakkını vermek gerekiyor.

Benim en çok hoşuma giden detaylar her oyuncunun bir karakterinin olmasıydı. Düşünülmüş bir iş mi, yoksa tesadüf mü emin olamıyorum. Şundan bahsediyorum. Mesela Popescu, belgeselde sadece 'sessiz adam' rolünde. Popescu 20 gün içinde muhakkak ağzını açmıştır ve kameralar da o anı yakalamıştır, fakat kurguda öyle bir sahne yok. Herkes makara yaparken Popescu sessiz, herkes soyunma odasındayken Popescu koridorda... Veya Hasan Şaş, bir huysuz adam. Arif kötü ama insanı güldüren esprilerin insanı... Sanki önemli bir olayın aktörleri değiller de kurgusal  bir filmim aktörleri..

Diğer yandan sadece futbolcular veya teknik heyet yok. Taraftarlar, basın çalışanları... Herkes bu işin bir parçası... Müzikler de şahane. Üstelik çok kısa ve etkileyici bir bölüm dışında dış ses de yok. Harika kotarılmış.

Belgesel 17 Mayıs ama en güzel sahnesi de Diyarbakır'da takım otobüsünün peşinden koşan taraftarlardır...

Bir ara Eski Açık Sarı Desene'yi de izleyeceğim. Onu da çok beklettik.

Hiç yorum yok: