Cuma, Ocak 11

Türk Telekom 87 - 81 Galatasaray



Blogu boşlamanın sıkıntılarını yaşıyorum. Gittiğim maçları, kişisel tarihime not düşmek adına buraya yazmayı seviyorum. Eskiden maçların en fazla bir gün sonunda yazı bloga atılmış olurdu. Fakat artık ben yazana kadar aradan haftalar geçiyor. Sakaryaspor - Samsunspor maçında da benzeri olmuştu ama en azından o karşılaşma ilk yarının son maçıydı. O gün lige ara verildi. 2018'in son günlerinde gittiğim Türk Telekom - Galatasaray maçının ardından ise iki takım maç yapmaya devam etti. Yani maçın üzerinden çok sular aktı, haliyle yazının güncelliği kayboldu.

Neyse ki bu bir basketbol maçı. Uzun uzun bir analiz yapmaya yetim yok. Üstelik bu sezon çok az basketbol maçı izledim. Salonlardan da elimi ayağımı çekeli çok oldu. Futbolda Passolig gibi somut bir nedenim varken, basketbola bu kadar soğuk davranmam ilginç. Zira ortada hiç bir nedenim yok. Sadece üşengeçlikten. Fakat bana da hak verilebilir, çünkü salonlar çok uzak. Sinan Erdem, Akatlar, Ayhan Şahenk, Ülker Arena... Hiçbirine tek vasıta ile gitmem mümkün değil. Ankara'ya gittiğimde ise şehrin tam ortasında bir salonla karşılaşmak büyük keyif oluyor. Tek bir metroyla, en fazla aktarma yapa yapa salona gidebiliyorsunuz.

Bir cumartesi günü saat 15.15'te başlayacak maça yoğun bir ilgi olmaz sanıyordum. Fakat Ankaralılar maça akın etmiş. Galatasaray her zaman Ankara'ya gelmiyor. Hem de başkan Mustafa Cengiz'in tabiriyle "Son 20 yılın en büyük zaferini" yaşadıktan bir hafta sonra parkeye çıkmak kolay rastlanan bir durum değil. Bu yüzden olsa gerek Ankaralı Galatasaraylılar maça akın etmiş.

Maçtan önce bir süre maçı hangi tribünde izleyeceğimi düşündüm. Eskisi kadar derin olmasa da serde bir Galatasaraylılık var. Fakat deplasman tribününe girip, geç çıkmayı kaldıramazdım. Üstelik pota arkasından maç izlemek de kolay değil. Türk Telekom'un Ankaragücü tayfasını karşıya alıp, oturarak maç izleyen basketbolseverlerle salonun ortasından maçı takip etmek cazip geldi. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.

Herkesin koltuğunda oturma isteği medeniyet talebi olabilir ama maçın bir periyodu boyunca insanların devamlı ayakta koltuk koltuk gezinmeleri tüm konsantrasyonumu bozdu. Rahat maç izlemeyi yaygınlaştırmak için getirilen sistem, salona erkenden gelip yerine oturan adamın bir periyot boyunca sahaya bakamamasına neden oluyor. Ankara seyircisi, ufacık salona bir saatte yerleşemedi. 

Devamında da basketbolun VAR'ı devreye girdi. Hakem heyeti her pozisyonda masaya geldi. En ufak tartışmalı kararı monitörden izlediler, tartıştılar. Basketbolda kurallar daha keskin, en ufak karar da büyük farklar oluşturuyor. Yani pozisyonların titizlikle incelenmesini anlayabiliyorum. Fakat diğer yandan maçı anlamak, maça girmek zorlaşıyor. Haliyle son yıllarda izlediğim en sıkıcı maç oldu.

Gerçi maçın kendisi sıkıcı değildi, sıkılan bendim. İki takım da tempolu oynadı. İki takım da skor üretti. Keyifli bir basketbol vardı. Skora da yansıdı. Türk Telekom'un kadrosu Galatasaray'a göre daha ağır basıyordu. Zaten maç öncesinde Galatasaray'dan büyük beklentilerim de yoktu. Sezona kötü başlamışlardı, buna rağmen bir önceki hafta Fenerbahe'yi, daha öncesinde de Beşiktaş'ı yenmişlerdi. Yeterli!

Fakat puan durumuna bakınca şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Lig maçlarını ara ara izliyorum. Sonuçlara bakıyorum. Transferleri de takip ediyorum. Fakat puan durumuna hiç bakmamıştım. "Zaten Fenerbahçe lider" düşüncesi, puan durumunu bana unutturdu. Oysa Galatasaray ilk dörde kadar yükselmiş. Ben bu sezon play-off yapamayacaklarına şartlamıştım kendimi. Özellikle Euro Cup faciası zihinde "Kötü takım" algısını yaratmıştı. Kadrodaki oyuncular da hem isim olarak hem de izlediğim maçlarda performans olarak tatmin etmedi. Bu takımın ilk dörtte olması çok şaşırtıcı. 

Türk Telekom için ise aynısını söyleyemem. Onların üçüncülüğü oldukça normal.Tecrübeli bir Türk rotasyonu, yanlarında çok iyi yabancılar. Ligin sayı kralı Landesberg, Stimac, Campbell, Gabriel... Lige yeni yükselmiş bir takım olmalarına rağmen yüksek bir potansiyelleri var ve onu da her maç gösteriyorlar. Yenildiklerinde bile güzel maç izlettiriyorlar.

Aslında fena ligimiz yok, sadece Fenerbahçe'nin arayı çok açması kötü oldu. Ligin şampiyonu belliyken, geri kalan maçları hangi motivasyonla izleyeceğiz? Galatasaray, Beşiktaş ve Karşıyaka'nın da eskisi kadar ısıran takımlar olamaması ilgiyi azaltıyor. Yine de sahada güzel bir mücadele var. Tofaş, Telekom, hatta Gaziantep, Bahçeşehir lige renk katıyorlar. Tabi bir de ligin 15 takımla oynanması var. Her hafta bir maç az izliyoruz. Ligin de yayıncısı evlerden uzak... Bunlar da negatif durumlar.

Sorunlar çok. Başa dönersek; salonlara daha çok  gitmek gerek. Ligin kendisi olmasa da maçlar bunu hak ediyor. Bir de salonlar uzak olmasa...

2 yorum:

CehaletinGücü dedi ki...

Ligdeki sampiyonluk iddiasindan bahsederken efesi atladin reis. Ergin ataman faktoru fenerbahce sampiyonluguna garanti gozuyle bakma adina en buyuk engel

kutay dedi ki...

Efes'i atlamadım. Sonuçta bir Euroleague takımı. Onları Tofaş, Telekom ile beraber anmak haksızlık olur zaten. Fakat yine de Fenerbahçe'yi bir seride dört kez yenebileceklerini düşünmüyorum.