Çarşamba, Haziran 22

Ojing-eo geim

Her zaman dizilerin ve filmlerin orijinal dillerindeki isimlerini başlığa taşımaya dikkat ettik. Bu geleneğimizden yine taviz vermiyoruz. Fakat bu başlık, sizde bir boşluk hissi yaratmış olabilir. O yüzden açalım; bu yazı, dünya çapında Squid Game olarak bilinen o popüler Güney Kore dizisi hakkında...

2021 yılında çok konuşulan  Squid Game'i, senenin sonlarında izlemiştik. Altı bölümlük diziyi hemen de bitirdik. Fakat bloga yazmam uzun sürdü. Zira yeni sezonun geleceği konuşuluyordu. Gelecek, gelmeyecek, çekimler başlayacak, başlamayacak derken ben bunaldım. Daha doğrusu ilk sezonu unutmaya başladım. Bu kadar uzun bir aradan sonra ikinci sezonu izler miyim bilmiyorum. Canım sevgilim ikna ederse izleyeceğiz tabi ama benim pek hevesim kalmadı.

Fakat izlediğimiz ilk sezonu bloga taşımanın zamanı artık geldi. Aslında notumuzu da sanırım bir önceki paragrafta hissettirdim. Bu bunalmam ve kaprisim, aslında ilk sezonu çok da beğenmediğimin göstergesi olabilir. Şaşaalı ve etkileyici bir ilk sezon yaşasaydık, ikinci sezonu senelerce bile beklerdik. Fakat vasat bir ilk sezon, devamını aylarca beklemek için heyecan uyandırmadı.

Oysa, ilk bölümün yayınlandığı Eylül ayıyla beraber çok büyük övgüler aldı Squid Game. Bir ay içinde 111 milyon kişi izledi ve Netflix tarihinin en çok izlenen dizisi oldu. Bu çılgınlık haline aslında şaşırmadım. Türkiye'den bakınca hele; hiç şaşırmadım. Türkiye ile Güney Kore arasındaki benzerlikleri düşününce şaşırmanın uzaktan yakınından geçmedim.

Konusu bize, neden popüler olduğunu anlatıyordu zaten: Borç batağına sürüklenmiş, para ihtiyacı ile yanıp tutuşan olan bir grup insan, aldıkları gizemli davetleri kabul ederek bir yarışmaya katılırlar. Yarışma denizin ortasında kimsenin yerini bilmediği bir adada yapılır ve  çok büyük para ödülüne sahiptir. Ancak sonradan anlaşılır ki; kaybedenler ölümle burun buruna kalacaktır.

Bu konu neden bize yabancı gelmedi? Zira yerel kanallarımızda Survivor, Masterchefs, O Ses, Yeteneksizsiniz gibi yarışmalar mevcut. Tabi ki bunların sonunda ölüm yok. Gerçi Survivor parkurları artık çok başka seviyeye geldi; birilerinin başına çok kötü işler gelebilir ama yine de Squid Game ile kıyaslanamaz. Fakat her iki yerde de gördük ki; toplum bu yarışmalara dahil olmak için çok hevesli. Sadece şöhret olmak değil mesele; o yarışmalarda elde edilecek başarı, bundan sonraki hayatlarında ciddi bir gelir elde etme şansına ulaşmalarını sağlayacak. Örnekler zaten ortada...

Squid Game'deki yarışmaya katılan yüzlerce insan, o nedenle bizden çok uzak değil. Türkiye'de ve benzer ülkelerde ilgi görmesi bu açıdan doğal. Neoliberal politikaların iflas ettiği son dönemde Batı'nın da böyle bir fikre ilgi göstermesi şaşırtıcı değil. İnsanlar artık yetenekleriyle para kazanmanın daha olası olduğunu düşünüyor. Bu sporculuk da olabilir, bir yarışma becerisi de; fark etmez. Hizmet sektöründe senelerce çalışmanın sağlayacağı getiriden daha fazlasını verebilir. Üstelik daha hızlı bir şekilde...

Ve aslında; bizim yarışmalarımızı (özellikle de Survivor'ı) izleyen biri olarak; Squid Game'de yarışmaların/oyunların diziye heyecan kattığını belirtmem gerek. Fakat onlar da altı bölüm ve yaklaşık altı saatten oluşan dizide çok fazla yer kaplamıyor. Bunu bir eksi olarak sunmuyorum, zira o sahnelere daha çok zaman ayrılsa bu sefer başka sıkıntılar da oluşabilirdi. Esas sorun, dizinin geri kalanında o heyecanın sağlanamamış olmasıydı.

Heyecan yok, zira dizi benim için oldukça tahmin edilebilir şekilde ilerledi. Belki inanmazsınız ama durum buydu. Normalde film ve dizi yorumlarında "Tahmin edilebilir bir yapımdı" diyenleri hiç anlamazdım. ''Artistlik olsun diye yalan söylüyorlar herhalde'' diyerek de hafiften kıskanırdım. Zira öyle bir tahmin becerim yoktur. Daha doğrusu öyle bir bakış açım da yoktur. Filmleri tahmin etmek için izlemem, tahmin pek yapmam, yaparsam da tutmaz..

Fakat, Squid Game sağolsun, beni de o noktaya çekti ve tahminlerim tuttu. Hatta herkesin diziye çok fazla anlam yüklemesine neden olan son periyotta dahi ben ters köşe olamadım. Spoiler vermemek için detaya girmiyorum ama 3-4. bölümden belliydi neler olacağı... 

Yanlış tahmin yaptığım tek sekans ise ilk bölümün sonunda yapılan oylamada yaşlı amcanın verdiği son oydu. O da diziye ekstra sıkıcı bir bölüm (2.bölüm) katmış. Yoksa zaten oradaki oyu değiştirip, ikinci sezonu pas geçsek çok fazla değişiklik olmayacaktı.

Öte yandan Squid Game konsepti; sinemada aşina olmadığımız bir durum değildi. Daha önce benzer bir konuyu içeren diziler ve filmler vardı. Benim aklıma ilk gelen Andron oldu. Andron, IMDB'de gördüğüm en düşük notlrdan birine sahipti ama kesinkikle o notu hak etmemişti. Teknik anlamda eksiklikleri vardı ama kurgusu üzerine konuşmayı hak ediyordu. Squid Game, Andron'u biraz daha değiştirip, daha iyi bir teknikle sunmuş. Bunun da ödülünü, daha çok ilgi görerek almış.

Yönetmenimiz; yarışma temalı bir yapım için ayrıca öneme sahip olan kamerayı ustaca kullanıyor ve bizi olayın içine çekebiliyor. Oyuncularımız harika iş çıkarıyor. Müziklerini de çok beğendim. Kostümler de ikonik bir ürüne dönüşmeyi hak edecek yaratıcılıktaydı. En azından Vendetta çakması La Casa de Papel gibi olmadı...

Fakat yine de çok sevdiğim Kore sinemasından daha iyisini beklerdim. Tabi bu sinema değil; bir dizi. Format farklı, içerik farklı. Ayrıca uluslararası sinemada önümüze her zaman en iyiler gelir. Kötüler zaten ülke içinde elenir ve bize iyileri sunarlar. Dizi ise bizim para verdiğimiz platform için özel olarak hazırlanmıştı. 

Yine de Kore yapımları iyidir ve ben de Kore dizisi olunca çok heveslenmiştim. Fakat olmamış. İzlenir mi izlenir, daha kötü çok fazla dizi var ortada. Fakat abartıldığı da maalesef gerçek. Aslında Netflix yapımı birçok dizide yaşadığım buydu. Çok fazla piyasa, çok fazla reklam, çok fazla beklenti ve sonrasında vasatı kabullenme.. Aslında beklentimin dışına da çıkmadı. Fakat daha ustaca ve daha farklı bir iş çıkabilirdi.

Bir de böyle kalabalık karakterleri yapımlarda insan taraf tutar. Ben çoğunluğun 'naif' gördüğü ve biraz renksiz bulduğu esas karakterimiz Seong'u sevdim. Vicdanına yenilenler, her zaman gönlümüzü kazanırlar. Göçmen Ali de iyi bir karakterdi ama o saflığının kurbanı oldu. 

Bu arada ikinci sezon da sıkıntılı olacak gibi. Yönetmen ve senarist tek sezonda kalması için ısrar etmiş ama elde edilen gelir ekibi ikna etmeye yetmiş. Böyle örnekler genelde başarısız olur; biliriz.

Fakat diğer yandan bakınca da, dizinin ruhuna uygun olmuş. Para tatlı gelince; setlere ve yarışmaya geri dönüyorlar... Aslında yönetmen Hwang Donk Hyuk'un yarattığı projenin 10 yıl boyunca ret almasını ve sonrasında turnayı gözünden vurmasını düşününce; dizinin kendi hikayesi bile ruha çok uyuyor. Adeta Rocky gibi...

Hiç yorum yok: