sporting lisbon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sporting lisbon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Ekim 1

Tek Maçtan Yatan Kuponlar #8

Uzun süredir ihmal ettiğimiz serimizi yeniden hatırlayalım.

Hafta içi oynanan Şampiyonlar Ligi maçlarında güzel karşılaşmalar vardı. Bahisçi arkadaşlarımızın kazandığını düşünüyorum. Biz ise kazanamadık!

Oysa özellikle Salı günü  çok güzel bir kuponum vardı. Güne Ajax - Beşiktaş maçıyla başladık. Nedense bu maçta farklı Ajax galibiyeti bekleyenlerin sayısı çok fazlaydı. O nedenle 2.5 gol üstü ve MS 1 gibi seçeneklere abananlar oldu. Fakat bu seçeneklerin oranları da çok düşüktü. Farklı bir yol denemek gerekiyordu. Benim tercihim, "İlk yarıda daha çok gol olur" seçeneğiydi.

Bu tip maçlarda; yani bir takım diğerine göre daha favoriyse ve farklı kazanması bekleniyorsa iki ayrı durum gerçekleşir. Birincisi o kadar farklı bir skor çıkmaz, ikincisi farklı skor çıksa bile ilk yarıda fiş çekilir. Ben de Ajax'ın ilk yarıda daha çok gol bulup, sonrasında tempoyu düşüreceğini düşündüm. Hatta Beşiktaş da bu periyotta şok bir gol bulabilirdi ki Batshuayi direğe takıldı. Sonuç olarak 2.80'den şık bir oran geldi.

Aynı saatte başlayan diğer maçta Serie A şampiyonu Inter'in zorlu Ukrayna deplasmanında takılacağını düşündüm. Zaten Avrupa'nın devleri için Ukrayna her zaman zor bir coğrafya olmuştur. Bu sefer Shakhtar'ın ilk maçta Sheriff'e yenilmesi oranlarda değişimlere neden olmuş. Fakat zaten Sheriff'in ne kadar ters bir takım olduğu Madrid deplasmanında iyice ortaya çıktı. Yani Shakhtar için maç öncesinde kullanılan "Bu sene kötüler, Sheriff'e bile yenildiler" önermesi biraz haksızdı. Sonuç olarak karşılaşma tam bir Ukrayna deplasmanı skoruyla, 0-0 sona erdi.

22.00 seansında Leipzig - C.Brugge maçı KG Var için ideal seçenekti. Zaten kupondaki en düşük oran da bu maça aitti. Aslında ilk maçta PSG ile berabere kalan, geçen sezon grubu üçüncü bitiren, ondan önceki sezon Real Madrid'e kök söktüren C.Brugge hakkında daha cesur davranabilirdik. Fakat yine de Almanya deplasmanıydı. Dikkat ve temkini öne çıkarmak normal. 22. dakikada da hedefimize ulaştık.

Bizi üzen ise Borussia Dortmund - Sporting maçı oldu. Bu karşılaşmaya da KG Var dedik. Tamam Sporting ilk maçında fena dağıldı ve bu seviyelere henüz boyunun yetmediğini gösterdi ama Almanya'da bir gol atabilirdi. Borussia Dortmund bu maça kadar oynadığı tüm lig ve Avrupa mücadelelerinde gol yemişti. Gol yemediği maç bizi buldu. Belki ikiyi üçü bulamaması etkilemiş olabilir. 1-0'ın tehlikesi onların savunmada daha dikkatli durmasını sağladı. Maçın özellikle son kısmını izledim. Kuponun gelmesini engelleyen dramatik bir pozisyona bile giremedi Sporting. Kaleyi bulan şutu sadece 1'de kaldı. Dağ fare doğurdu resmen. Ya da güvendiğimiz dağlara kar yağdı.

Kupon çok güzeldi. 15 oran veriyordu. Tek maçtan değil adeta tek golden gitti. Pedro Gonçalves, son bir aydır formasından uzak.O geri dönene kadar Sporting'e güvenmeyeceğim. Bu da bize ders olsun.





Tek maçtan yatan kuponlar #6

Tek maçtan yatan kuponlar #7

Pazar, Ocak 31

Golo #15


Düşük skorlu maçların ligi Portekiz'de bu hafta güzel gol seçmek için çok umutluyduk. Zira hafta sona erdiğinde golsüz .biten maç yoktu. Portekiz'de sık görülen bir durum değil. 9 maçta 19 gol de fena sayılmazdı. Fakat haftanın son maçına kadar 'güzel gol' diyebileceğimiz  bir gol çıkmadı. Belki Paços de Ferreira'nın Maritimo deplasmanında attığı gol dar alanda kısa paslaşmalar bakımından öne çıkabilirdi ama onun dışında bir aday da yoktu.

Ta ki son güne kadar. Haftanın bitmesine 13 dakika kala atılan haftanın son golü bizi kurtardı. Lider Sporting'in, Boavista deplasmanında Pedro Porro ile bulduğu gol muazzamdı. Adaysız haftayı kurtarmak için seçilen bir gol de değil. Gerçekten klas bir gol var ortada.

Ceza sahası dışına çıkan topu alıp, hemen yüzünü kaleye dönmesi bile  güzel ama tabi esas önemli olan vuruş kalitesi. Bir de golden sonra çıkan sesler, Porro'nun bağırışları ve gülüşü gole doğal bir sos da katıyor.

Pedro Porro henüz 21 yaşında. İspanya'nın alt yaş kategorilerinde kendini gösterdi. Bu sezon Sporting'e transfer oldu ve ligi domine eden takımın önemli oyuncularından birine dönüştü. Çok skorer bir oyuncu değil. En azından şimdilik. Onu bu köşede pek göremeyiz belki ama ileride adını sık sık duyarız.

GOLO #11

GOLO #13


Cumartesi, Haziran 27

Tek Maçtan Yatan Kuponlar #5


Futbol ligleri başladı, çok maçlı kuponlarımız da geri döndü. Tabi bu sayede dramatik kayıplar da yeniden kendini hatırlattı.

Cuma gününün programı, diğer günlere göre daha sıkışıktı. Artık her gün, hemen hemen her ligde maç var. Fakat Cuma günü biraz daha kısıtlı bir program ile karşılaştık. Yine de eski günleri hatırladıkça fena değildi. Ben de oradan güzel bir dörtlü seçtiğimi düşünmüştüm.

İlk sırada karantina döneminde bizi futbolsuz bırakmayan Beyaz Rusya Ligi vardı. Energetik Minsk, Slavia Mozyr ile karşılaştı. Ev sahibi ekip sezona iyi başlamıştı ama sonrasında biraz sıkıntı yaşadı. Yine de bu maçı zorlansa bile alacağını tahmin ettim. Zorlanmak ne kelime! Yaklaşık 1 saat boyunca 10 kişi oynadıkları maçı 5-0 kazandılar. İnsan böyle maçlarda "Keşke 2.5 gol üstünü de yanına ekleseydim" demeden duramıyor.

Günün ikinci maçına geçeceğiz. Fakat onu yazının sonuna bırakıyoruz. Birbirine yakın saatlerde başlayan iki maç var sırada. Beşiktaş - Konyaspor maçında, Siyah-Beyazlı takıma verilen oran beklediğimden yüksekti. Normalde bu tip maçlarda, İstanbul takımlarına 1.40'ı bulan bayram eder. Beşiktaş'a verilen oran 1.58'di. Hatta riske girip handikap denemeyi bile aklımdan geçirdim ama Konyaspor savunmasının buna o kadar kolay izin vermeyeceğine inanmıştım. Eğer maçın başında Konyaspor 10 kişi kalmasaydı bir kazaya dahi kurban gidebilirdik (sanki gitmemişiz gibi) ama bu maç bizi yanıltmadı ve Beşiktaş tahminimizden kolay bir şekilde maçı kazandı.

Belenenses - Sporting maçı için bilyoner.com'daki yazımda konuk takım galibiyetini önermiştim. Fakat kendim oynarken biraz daha risk almak istedim ve daha yüksek orandan 2.5 gol üstünü tercih ettim. 35 dakikada gerçekleşti.

Fakat kazanamadık! Zira en güvendiğimiz Altınordu - Keçiörengücü maçı bizi mahvetti. Hem de ne mahvetmek! Keçiörengücü maçlarının klasiğidir. İlk yarı 0-0 berabere biter, maç da 2.5 gol altına kilitlenir. Bu sezon oynadıkları 29 maçın 16'sında aynı senaryo gerçekleşmişti. Ben bir kez daha aynısının olacağını düşündüm. Altınordu da bu senaryoya uygun bir rakipti sonuçta. Hatta yine bilyoner.com'da bu maça 2.5 gol altı seçeneğini önerdim. Fakat kuponu yaptığım saatte 2.5 gol altının oranı 1.35'e kadar inmişti. Bu orana oynamaktansa, ilk yarı beraberliği almayı tercih ettim. Böylece sadece ilk yarıyı izleyerek, Beşiktaş - Konyaspor maçı başlayana kadar zamanı da geçirmiş olurdum.

45 dakika beklediğim gibi gerçekleşti. Altınordu biraz daha atak oynasa da maçta tehlikeli pozisyon yok gibiydi. Hakem maçın sonuna bir dakika ekleyince biraz işkillendim. Zira Altınordu son anlarda golü düşünmeye devam ediyordu ve Keçiörengücü de biraz konsantrasyon kaybı yaşamaya başlamış gibiydi. Neyse ki Altınordu o baskıdan sonuç çıkaramadı ve devre boyunca hücuma çıkmaya elverişli olmayan Keçiörengücü topu kaptı. Devamında da kendi yarı sahasında bir faul kazandı. Süre geçirmek için tüm şartlar müsaitti. Faul atışını kaleci Metin kullandı, şişirdiği topu hücum oyuncuları tekrar geriye oynadı. Artık bir dakika da bitmek üzereydi. Son kez topu sola attılar. Nedense Altınordu savunması o topa hareketlenmedi. Keçiörengücü son bir atağa kalktı. Soldan yapılan ortaya Cem Ekinci (kendisi geçen sezon Bodrumspor'daydı) kafayı vurdu ve gol! Santrası bile yapılmayan bir gol...

Çok temiz gelecek bir kupon bir anda çöpe gitti. Yine de beterin beteri vardır! İyi ki 2.5 gol altı oynamamışım. Zira maçın sonu daha dramatikti. 90. dakika sona erdiğinde skor 1-0'dı . 90+3'te Altınordu beraberliği yakaladı. Sonrasında Keçiörengücü bir gol daha atarak maçı kazandı. Normal sürede gol olmayan maç, 2.5 gol üstü bitti. Bizim ise ellerimiz boş kaldı.





Tek maçtan yatan kuponlar #4

Pazartesi, Şubat 17

Sporting - Başakşehir Eşleşmesine Doğru


Yaklaşık iki ay önce Başakşehir, Sporting ile eşleştiğinde durumlar biraz farklıydı. En azından Sporting için...

Okan Buruk yönetimindeki Başakşehir, sevabıyla günahıyla beklentileri sahaya yansıtmaya devam ediyor. Ne oynadığını görebiliyor, ne yapabileceğini tahmin edebiliyoruz. Bazen kötü günlerinde oluyorlar (Beşiktaş maçı gibi) ama yine de şaşırtmıyorlar. Fakat Sporting için aynı durum geçerli değil. Adeta istikrarsızlığın görsel bir sunumu gibiler.

Portekiz'in köklü kulübü bu sezon Avrupa Ligi gruplarına fena performans sergilemedi. En azından kendi evlerinde üç galibiyetle turun kapısını araladılar. Fakat ligde işler o kadar iyi gitmiyor. Lider Benfica'nın 19 puan gerisindeler. Daha ligin yarısı yeni geçilmişken bu kadar fark yemek sık rastlanan bir durum değil. Tabi Benfica'nın kusursuza yakın performansı da önemli bir detay ama yine de Sporting'in oynadığı 20 maçın dokuzunda puan kaybetmiş olması da kolay kolay açıklanamaz.

En azından ligde, iç saha avantajlarını olması gerektiği kadar kullanamadılar. İlk altı sıra içindeki beş rakiplerinin dördüne yenildiler. Sadece Braga'yı mağlup edebildiler ki, onlara da deplasmanda boyun eğdiler. Bunun sebebi ne? En başta evlere şenlik savunmaları...

Sporting'in savunma hattı çok fazla açık veriyor. Hatta bazen açık vermesine gerek kalmadan, bireysel hatalardan rakiplerine goller hediye ediyorlar. Mesela Sebastian Coates sezonun ilk yarısını facia bir şekilde geçirdi. Kırmızı kartlar, kendi kalesine attığı goller, yaptırdığı penaltılar... Buna rağmen eldeki en iyi isim o. Bir örnekle savımızı güçlendirelim. Savunmada zaman zaman şans bulan isimlerden biri, Süper Lig'den adeta alay edilerek yollanan Luis Neto. Sporting savunmasının düştüğü durumu özetlemek için yeterli olur. Gerçi Neto çok fazla şans bulamadı ama rotasyona girebiliyor. Neto'nun forma bulmasını sağlayan değişken ise sistem. Üçlü oynadıklarında kadroya, üçüncü stoper olarak girebiliyor. Dörtlüde ise genelde Coates'in yanında 36'lik Jeremy Mathieu forma giyiyor. Biri sakar biri yavaş iki oyuncu rakipler için nimet. Burada Neto ile üçleme yapılıyor. Fakat bu sefer de öne atılan beklerden hücum anlamında çok fazla verim alınamıyor. Kolombiyalı Borja, Arjantinli Acuna ve Makoedon Stefan Ristovski üçlüsü bu sezon sadece toplam bir asist yapabildi. 

Mesela bu konuda Başakşehir'in ne kadar başarılı olduğunu biliyoruz. Kendi beklerini oyuna katma ve rakip bekleri oyuna fazla dahil etmeme onların en büyük başarıları. Okan Buruk bu sezon beklere, Avcı dönemindeki kadar fazla yük bindirmiyor ama belki de bu sayede daha fazla verim alıyor. Clichy ve Caicara'nın dörder asisti var. Aynı zamanda Başakşehir savunmasının doğru yerleşim konusunda örnek bir takım olduğunu da düşününce oyunun bu kısmında temsilcimizin Sporting'e bir üstünlüğü var. En azından Coates'in ilk yarıdaki durumunda düşecek bir oyuncu yok. Kötü oynadıkları Beşiktaş maçında, savunmalarına güvenerek rakiplerine pozisyon vermediler ve bir tane iyi atak yaparak üç puan alabildiler. Avrupa arenasında savunmadaki doğru tutum, dengeli eşleşmelerde turun anahtarı olabilir.

Hücum kısmında işler, ara transfer dönemine kadar Sporting lehineydi. Başakşehir son yıllarda sonuna kadar geldiği ama bir türlü koparamadığı şampiyonluğun kaçışlarını, hücum hattının kısırlığına bağlamalı. Bir türlü takımın doğru işleyen hücum organizasyonlarını bitirecek doğru santrforu bulamadılar. Hatta bazen santrforsuz oynadılar. Geçen sene Robinho'dan çok şey beklediler. Bu sene ise o sorunu Enzo Crivelli biraz olsun çözdü.  Demba Ba da Beşiktaş'taki ilk döneminden sonra en iyi sezonunu geçiriyor. Üstelik Okan Buruk zaman zaman çift forvetle sahaya çıkarak hücum futbolu aşıklarının özlemini gidermeye çalışıyor. Gerçi bunun Başakşehir için çok işe yaradığını söyleyemeyiz. Hatta Sporting karşısında yeterli olmayabilir.

Neyse ki Sporting de sezonun ilk yarısında ayakta kalan tek oyuncusunu Manchester United'a gönderdi. Bruno Fernandes 27 resmi maçta 15 gol 10 asistlik performansının altından Ada'nın yolunu tuttu. O gittikten sonra skor yükünü çekecek kimse ortaya çıkmadı.

Geçen sezonun devre arasında 2.Lig'den transfer edilen ve gelir gelmez katkı sağlayan (14 maç 8 gol) Luis Phellype, bu sezona tutuk başladı. Ligde henüz altı gol atabildi. 2020'de golü yok. Sönük Ada macerasının ardından İberya'ya dönen Vietto, üretkenlik anlamında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Fakat o da bir santrfor değil. Zaten Fernandes gidince; Phellype ile Vietto'yu saymazsak takımda dört gol atan isim yok! Üçer gol atanlar ise stoperler Coates ve Mathieu...

Başakşehir'de ise herkes skora katkı yapmaya çalışıyor. Crivelli ve Demba'dan bahsettik. Onlar dışında Visca, İrfan, Aleksic ve Gulbrandsen devreye girebiliyor. Kısacası Başakşehir'de sistem tıkır tıkır işliyor.

Eşleşmenin kaderini Sporting tarafı belirleyecek. Bu sezon işler halen rayına oturmadı. Bir ara sular durulmuştu ama o da çabuk bozuldu. Sezon içinde, hatta neredeyse başında teknik direktör değişikliğine gitmişlerdi. Şu anda takımı 43 yaşındaki (Okan Buruk'tan üç yaş küçük) Silas çalıştırıyor. Silas geçen sezon Belenenses ile iyi işler çıkarmış, takımını Avrupa potasına sokmuştu. Fakat bu ilk deneyiminin ardından Sporting gibi kaynayan bir kazana düşmesi biraz erken oldu gibi. Şu anda da hem oyuncuların verimini yükseltmekte başarılı olduğunu hem de bir sistem oturttuğunu söylemek zor. Başakşehir ise yetenek bakımından belki bir Portekiz takımının üstüne çıkamaz ama bahsettiğimiz iki alanda da rakibinin üstünde. Ve kıran kırana geçmesi beklenen bir Avrupa eşleşmesine en önemlisi o...

Avrupa Ligi'nin en zorlu gruplarından birinden çıktığını düşününce, Başakşehir'in hem Lizbon'dan galibiyetle hem de eşleşmenin sonundan turla dönmesi şaşırtıcı olmaz. Belki de Lizbon'da onları en çok rakip taraftar zorlayacak ve belki de İstanbul'da karşılık veremeyeceği tek alan orası olacak. Onun dışında tüm kozlar Başakşehir'den yana...

Perşembe, Şubat 13

Tek Maçtan Yatan Kuponlar #4


Daha önce tek maçtan yattığımız sayısız kupon oldu. Kimisi son maçın son dakikasında gitti. Kimisi çok yüksek oranlıydı, bize yar olmadı, kimisi de en tahmin edilemeyen, en düşük oranlı maçtan yattı. Çok üzüldüğümüz kuponlar oldu. Fakat kupon gözümüzün önünde giderken bu kadar sinirlendiğimiz azdır.

Geçtiğimiz Pazar günü öğleden sonra hazırladığım kupondan çok büyük bir beklentim yoktu. Fakat en azından ilk iki maç tutarsa, devamının geleceğini düşünüyordum. O korktuğum ilk maçlar sayesinde kupon iyi başladı. Kendi evindeki son 11 lig maçında sadece PSG'ye yenilen Montpellier, seriye St.Etienne karşısında da devam etti ve rakibini Andy Delort'un attığı gole 1-0 mağlup etti. Aynı saatlerde İngiltere'de Sheffield United, Bournemouth'u konuk etti. Bu sezonun en renkli takımlarından biri olan Sheffield United'ın maçları genelde gollü geçiyor. Fakat ben kazanacağını da düşünüyordum. Öyle de oldu. Kırmızı-Beyazlılar geriye düşse de, maçın son bölümünde attığı golle sahadan 2-1 galip ayrıldı. Zaten bize sadece Sheffield United galibiyeti yetmiyordu, 1.5 gol üstü de lazımdı. O da sağlandı.

Üçüncü maç kuponun en yüksek oranlı karşılaşmasıydı. Galatasaray, Kasımpaşa deplasmanındaydı. Galatasaray'ın gollü bir maç sonunda kazanacağını tahmin ediyordum. Aklımda bazı seçenekler vardı. Galatasaray handikaplı kazanır, Galatasaray kazanır ve 2.5 gol üstü, ilk yarı 1.5 gol üstü ve 3.5 gol üstü öne çıkan seçeneklerdi. İlk etapta Galatasaray galibiyetlerini eledim. Zira Sarı-Kırmızılı takım rakibine kıyasla ne kadar ağır bassa da ufak bir sürpriz ihtimalini göz ardı edemezdim. Son dönemde Galatasaray iyi oynamaya başlasa da sezonun ilk yarısında bu tip karşılaşmalarda canımızı çok yaktı. O nedenle gol bahislerine yöneldim.

Malum; ilk yarı 1.5 gol üstü ile maç sonu 3.5 gol üstünün oranıdır. Birinde 45 dakikada 2 gol, diğerinde 90 dakikada 4 gol gereklidir. Eşit gibi gözüküyorlar ama genelde maçların ikinci yarısı daha gollü geçer. Bir takım kırmızı kart görebilir, yorgunluk nedeniyle orta sahalar çabuk geçilebilir, oyuna sonradan girenler kendilerini göstermek için gaza gelir. Birçok neden sayabiliriz. O nedenle ben de bu maçta direkt 3.5 gol üstünü seçerek, ilk yarıdan yatma ihtimalini sildim.

Galatasaray ilk yarıya fırtına gibi girdi. 45 dakika sonunda skor 3-0 oldu ve çok rahatladım. Geriye kalan 45 dakikada sadece bir gol daha lazımdı. O golün gelmeme ihtimali de yok gibiydi! Kasımpaşa dağılmıştı. Galatasaray'da da oyuna Onyekuru girince bir hareketlenme oldu. Fakat o hareketlenme bir saman aleviydi. Yine de dördüncü gole çok yaklaşıldı. Onyekuru'nun bir şutu çizgi üzerinden çıkarıldı. Dönen topa Feghouli çok rahat vuracakken, hat-trick yapma sevdalısı Adem hem topa vuramadı, hem de daha rahat durumdaki Feghouli'nin pozisyonunu bozdu. Son dakikada Selçuk İnan'ın pasında Onyekuru kaleci Fatih ile karşı karşıya kaldı ama çok rahat atabileceği golü adeta santimlerle kaçırdı.

Bu esnada Sporting - Potimonense maçı da başlamıştı. O karşılaşma için 2.5 gol üstü demiştim. Galatasaray maçı sona erdiğinde skor 1-1  oluştu bile. Keza 72.. dakikada o da tuttu. Fakat işte Kasımpaşa - Galatasaray maçının adeta çöpe atılan 45 dakikası, benim de kuponu çöpe atmamama neden oldu. Cidden yazık... Bundan sonra en azından ilk yarı 1.5 üst seçeneğine bu kadar çabuk sırtımı dönmeyeceğim.