yılmaz vural etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yılmaz vural etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazar, Ekim 26

Bizim Kanal



Üzerinden zaman geçti ama yazmadan olmaz. Galatasaray'da son senelerde çok değişik şeyler oluyor. Bizim kulüple olan bağımızı zayıflatan bir şeyler. Bir aralar, yeni stadyum yüzünden bizim müşteri olarak görüldüğümüzü düşünüyordum fakat o durum bile şu an yaşananların yanında oldukça kabul edilebilirmiş.

17 Haziran'da tavana vuran sorgulama olayı, Borussia Dortmund maçının ardından yeniden patladı. 4-0'lık yenilgi zerre kadar üzmedi. Zaten artık saha sonuçlarına göe duygusal heyecanlara kapılma durumum yok. Aksi olsaydı bile, 4-0'lık yenilginin sporun içinde olacağını bilecek kadar hezimet yaşamıştım.

Fakat maçın ardından resmi kanalda Yılmaz Vural'ı görmek, üstelik Yılmaz Vural'ın Prandelli hakkında "Gitsin ülkesine" tarzı konuşması beni benden aldı. 

Uzun zamandır tribünle alakamı kestiğim için söz söyleme hakkı hisetmiyorum kendimde, ama yine de birçok tartışmanın içinde buluyorum kendimi. Taraftar forumlarının, kahvehane sohbetlerinin, watsapp gruplarının saatler süren konusu "Topçular ıslıklansın mı ıslıklanmasın mı, hocaya  destek mi eleştiri mi".. 

Bu konularda tavrım nettir. Sezon bitene kadar, sezona havlu atana kadar destek olmak taraftarın görevidir. Ne zaman hedeflerden kopulur, karneler dağıtılır. Ben bunları düşünüp, bunları konuşup belki en yakınlarımızla tartışırken 4-0'lık bir yenilgi yaşıyorum. Kötü geçen geceden biraz birlik beraberlik hissiyatı alabilmek için kulübün resmi kanalını açıyorum. Ve karşımda kendisine iş bulamayan, Anadolu hocası olmaktan kurtulamamış bir ismin Prandelli'ye salllamalarını dinliyorum. Müthiş, kim düşündüyse harika iş yapmış. 

17 Haziran'da düşündüklerimi bir kez daha aklımdan geçirdim. Demek ki her şey boşmuş, demek ki bütün o kavgalar, bütün o destekler, bütün o zamanlar gereksizmiş. Boşa geçmiş demek mümkün değil, yapılması gerekiyordu yapıldı. Ama artık kulüp ile bizim aynı noktada olmadığımızın, önceliklerin çok farklı olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Daha önce de böyleydi belki ama bu kadar da aleni değildi. Bu işin de bir standartı vardı, o da yok oldu. Çıta her geçen gün yükseliyor.

Perşembe, Kasım 8

Kupa Efsanesi Pendik



Pendikspor, son 13 senede oynadığı Türkiye Kupası maçlarında sadece 1 kere yenildi. 

Bu istatistik böyle okununca ilgi çekici oluyor. Son 13 senede sadece 2 kere Türkiye Kupası'na katılmış olmaları, bu durumun başlıca nedeni. TFF'nin belli bir derecenin altında kalan takımlara üvey evlat muamelesi göstermesi nedeniyle, Pendikspor, efsanelere konu olan Fenerbahçe galibiyetini yaşadığı 1999-2000 sezonundan sonra ilk kez bu sezon Türkiye Kupası'nda mücadele etti. Ve bugün yine bir Süper Lig takımını evine yolladı.

İlginçtir, Fenerbahçe'nin tarihindeki en büyük hezimetlerden biridir bu Pendikspor maçı. Ve bu maçtan sonra direkt ortaya çıkmış mıdır hatırlamıyorum ama her Fenrbahçe yenilgisinden sonra "bu takımı 3 sene üst üste şampiyon yaparım" diyen Yılmaz Vural, bugün aynı stadyumda Fenerbahçe'nin akıbetine uğradı.

Pendikspor, Elazığspor'u 3-2 yenerken, elenen takımın başında Yılmaz Vural vardı. Pendikspor, aralık 1999'da aynı stadyumda Fenerbahçe'yi elediğinde ise bu Zeman'ın Türkiye'deki son maçı oluyordu. Zeman şu an Roma'nın başında. Belki Yılmaz Vural'ın da yolu bundan sonra Roma'ya çıkmasa da Fenerbahçe'ye çıkar. En azından ikisi de  ortak acıların kurbanları olarak bir paralellik kurabilirler.

Bu arada, Pendiskpor'un, iki maçı da ilk yarısını 1-0 geride kapatıp kazandığını ve Fenerbahçe'yi elediği sezon ligde küme düştüğünü hatırlatalım.

Pendiskpor'un son 13 senedeki Türkiye Kupası Maçları

Ekim 1999: Gaziosmanpaşa - Pendikspor: 2-4
Kasım 1999: Sariyer - Pendikspor: 1-2
Aralık 1999: Pendikspor - Fenerbahçe: 2-1
Ocak 2000: Dardanelspor - Pendikspor: 2-0
Eylül 2012: Anadolu Selçukluspor - Pendikspor: 1-2
Kasım2012: Pendikspor - Elazığspor: 3-2




Pazartesi, Nisan 5

Canım Kardeşim


Anadolu'daki kardeş takım olayları çok karışık. Benim kafam bir yerden sonra almıyor. İlişkiler yumağı birbirine bağlanıyor. Fakat sonuçta var böyle bir gerçek. Beşiktaş yönetiminin, Ankaragücü maçında yapılan " Şampiyon Bursaspor" tezahüratlarına fazla anlam yüklememesi lazım o nedenle.

Fakat şu muhabbet de garip olmuş:

-Kulübede hareketli bir Yılmaz Vural'ı göremedik. Bunun nedeni nedir?

-Bilemiyorum. Bahar yorgunluğu olabilir. Şu anda konuşacak halim bile yok. Eskişehirspor ile Kasımpaşa kardeş takım. Kardeş olunca insan kardeşine karşı agresif olamıyor.

Yılmaz Vural komik adam, renkli adam. Bu cümleden hemen sonra bunu da demiş: “Şike çok iğrenç bir durum. Şike yapanların Allah belasını versin. Futbolu kirletmeye kimsenin hakkı yok.”

Bu hafta Kasımpaşa, Ankaragücü'nü konuk edecek mesela. Ankaragücü ile Eskişehir'in arası bozuktur. Eskişehirspor ile Kasımpaşa iyidir.

Veya Bursaspor bu hafta Gençlerbirliği maçı için Ankara'da olacak. Ankara'daki Ankaragücü taraftarı Bursaspor'a deplasmanı hissetirmeyecektir muhakkak.


Pazartesi, Kasım 23

Yılmaz Vural Gelmez Ama


"Geçen hafta Hikmet Karaman gitti, bu hafta Hugo Broos gitti. Bakarsınız haftaya da Daum gider"

Yılmaz Hoca'nın son lafı da bu. Espiri 10 numara. Ama espiri sadece işte. Fenerbahçe-Galatasaray maçında arkasındaki bayana ve yanındaki adama gider yapan Yılmaz Hoca, bu hafta Kadıköy'e bir kez daha gelecek. Ama bu sefer tribünde olmayacak. Zaten tribünde de kimse olmayacak. Maç sonunda Daum'u yollasa bile, Fenerbahçe yedek kulübesine hiç oturamayacak.