Pazartesi, Ağustos 8

Nelyubov

 


Cannes dahil birçok festivale giden (Rusya'nın Oscar adayıydı) ve birçok yerden ödüllerle dönen bir Rus (2017) filmi. Sevgisiz anlamına geliyor. Yıkılmakta olan bir orta sınıf ailesini anlatıyor. Filmin uzun bir kısmı boyunca bu sıfatın, ailenin çocuğu için kullanıldığını düşünüyoruz, zira ilk sahnelerde ebeveynleri tarafından horlanan ve ağlayan bir çocuk izliyoruz. Fakat çocuğumuz Alyosha, bir yerden sonra senaryo gereği ortadan kaybolurken, aslında o sıfattan da uzaklaşıyor. Bütün ilgi ve sıfat anne ve babanın üzerine yapışıyor. Hatta onlar üzerinden tüm Rus orta sınıfına...

Rusya'nın son dönemdeki en görkemli yönetmelerinden Andrey Zvyagintsev'in ilk çıkış yaptığı filmi yıllar önce izlemiştim. Vozvrashchenie, (yani bilinen adıyla Dönüş) yine benzer bir konuyu işliyordu. Çok merak ettiğim ama çok daha şöhretli olan Leviathan da sanırım aynı kıyılarda dolaşıyor.

Nelyubov'u Vozvrashchenie ile kıyaslayınca biraz sönük bulduğumu söylemem lazım. Temposu daha düşük, gerilimi daha az. Aslında geriliminin az olması, biraz daha izlenir hale getiriyor. Vozvrashchenie  rahatsız edici bir filmdi. Nelyubov ise polisiye bir olayı da içine katan güzel ve kararında bir aile dramı olarak kalabilir.

Aslında aile içi drama da bir yerden sonra ağırlığı kriminal mevzulara bırakıyor. Sanırım o devir teslim filmin ahengini bozmuş. Alyosha bulunamadıkça gerilim artıyor, heyecan artıyor, "Acaba bulunacak mı?" diye sormaya başlıyoruz. O esnada anne ve babanın hanzolukları gözümüzden kaçıyor. Bu arada Alyosha'nın babası Boris karakterinin tam dayaklık olduğunu eklemek lazım. Fakat yine de yönetmenin o "arama" sürecinde boş durmadığını görüyoruz. Bize karakterleri anlatmaya çalışıyor ve derinliği arttırıyor. Bu sayede filmin sonuna daha güçlü giriyoruz

Öte yandan biz de son ana kadar Alyosha'nın bulunacağını düşünürken olay bambaşka bir yere evriliyor. Yönetmenimiz güzel bir ters köşe yapıyor. Ters köşe dediğimiz bir akıl oyunu değil. Fakat filmin temposundan veya gittiği yönden ayrılıp bize esas sorunu göstermeyi çok iyi başarıyor.

Filmin herhalde en başarılı noktası, -sanırım- Rusya toplumunu çok iyi anlatması. Rusya'nın da Türkiye toplumuna ne kadar benzediğini görüyoruz. Bu benzerlik birçok kişi tarafından kabul edilmiyor. "Sosyalizm görmüş, Dostoyevski çıkarmış topluma ne kadar benzeriz?" diyenler var (mesela oraları çok iyi bilen Peralta) ama bunlar bence 1000 yıldır aynı yerde yaşayan toplumlar için detay kısımlar.

Peki nedir bu benzerlik. Rus erkeklerini temsil eden Boris'in tıpkı çoğu Türk erkekleri gibi, toplumda ve iş dünyasında yükselmek için "inançlı ve ahlaklı" gözükmeye çalıştığını ama buna rağmen aslında bütün değerlerden yoksun olduğunu görüyoruz. Rus kadınlarını temsil eden Zhenya ise tıpkı çoğu Türk kadını gibi tüketim toplumunun dayattığı ışıltılı hayat için mücadele eden bir kadın olarak izliyoruz. Kadın, aileden kaçmak için erken yaşta evlenirken, erkek de bir aile kurumunda gözükmek için kendini bu müesseseye sokuyor. Ve aslına tüm bunları tetikleyen de evlilik öncesi Zhenya'nın hamile kalması... Ve istenmeyen bir çocuğun dünyaya ve topluma gelmesi...

Öte yandan çok alakasız bir sahnede kafam başka bir noktaya takıldı. Alyosha'yı bulmak için anneannesinin evine gitmeyi planlayan ebeveynler, arama ekibine evi tarif ederken şöyle diyor: "Kiev yolu üzerinde..."

Mevcut Rusya-Ukrayna savaşında Putin'in bazı gerekçelerinin aslında çok da temelsiz olmadığının bir göstergesi olabilir mi? Kiev yolu, onlar için İzmir yolu gibi bir şey. Bu kadar iç içe geçmiş bçr coğrafyada, hatta halen birbirinin parçası olarak duran iki ülkede böyle savaşların olmamaması mümkün değildi. Bu konu hakkında daha uzun ve detaylı yazmak lazım ama şimdi filem dönelim.

Zaten bir Zvyagintsev filminin politik altyapısı olmadığını da düşünemeyiz. Bir Rusya filmi olduğu için, Rus ailelerinde yaşanan sıkıntıların sebebinin ülkenin politik yapısından kaynaklandığını sezebiliyoruz. En azından yönetmen ara ara bize bunun mesajlarını veriyor. Zaman zaman televizyonda, radyoda veya dost sohbetlerinde yapılan konuşmalar, bunu bize iletiyor.

Onun dışında ise bazı göndermeler de mevcut olabilir. Mesela son sahnelerde Zhenya'yı yıkık, bitik ve depresif öfkesi içinde saklı kalmış ama ortaya çıkmaya hazır bir şekilde görüyoruz. O anda üzerinde bir Rusya ordusu kamuflajı var. Acaba yine güncel politik duruma bir selam mı? Rusya'nın anne rolünü oynayamadığını ve kaybettiğini mi söylüyor bize? Peki Boris burada Ukrayna'mı? Yoksa başka bir oluşumu mu temsil ediyor? Bilemiyorum ama bu sayede yönetmenin boş bir film çekmediğinin farkına varmak kolay oluyor.

127 dakika süren ama uzun sayılacak süresi boyunca sıkmayan güçlü bir film. Festival ödülleri biraz beklentiyi yükseltebilir ama kesinlikle ilgi çekici bir yapım...


Hiç yorum yok: