Salı, Şubat 21

Eyvah Eyvah 3

Şimdi bir film yazısı döşeyecek değilim.

Fakat itiraf ediyorum; 6 Şubat depreminden kısa bir süre sonra bir film izledim. Üstelik bir komedi filmi. Üstelik ara ara güldüm de… Suç muydu bu?

Şu an vatandaşların kendi arasındaki en büyük tartışmalarından biri bu. Yıkılan binaların sorumluları, inşaatçılar, belediye görevlileri, bürokratlar, bakanlar, yardımları ulaştırmakta zorlananlar, vergileri toplayanlar, o vergileri hiç edenler, depremlere hazırlık yapmayanlar kadar “benim kadar duyarlı olmayan sıradan vatandaş” da suçlananlar listesine girdi…

Herkes kendisinin en duyarlı insan olduğunu iddia ederek, kendisi gibi davranmayanı; yukarıdaki sorumlularla bir tutuyor. Öte yandan bu duyarlı arkadaşların sosyal hayatlarını nasıl yaşadıklarını bilmiyoruz. Sadece bize anlattıkları kadarını biliyoruz. O da tamamen doğruysa…

Depremin ilk günlerinde hem televizyon kanallarında hem de sosyal medyada bir kaosa ve bolca acıya şahit olmuşken eve çekilip bir film izlemek suç mudur? Bence değildir. Eyvah Eyvah 3’ü, tamamen kafa sağlığını dinç tutabilmek için izledim. Zaten mesela ikincisini de izlememiştim. Birincisini izlemiştim ama hatırlamıyordum. Yani o esnada film izlemek önemli değildi; iki saatliğine başka bir şeye bakabilmek gerekiyordu ve alternatiflerimden biri de buydu.

Tam da o günlerde şu flood düştü önüme. Maalesef bu flood bile tepki gördü sosyal medyada. Oysa kötü bir şey demiyordu. “Boşverin depremi, siz hayatınıza bakın” demiyordu.İlgisiz kalın, sizin derdiniz mi demiyordu. Başka işlerle uğraşabilmenin öneminden bahsediyordu. Zaten herkes böyle devam ediyordu hayatına. Kimi gizlice, kimi radara takılarak. İşte o radar tutmayı sevenler karşı çıktı buraya da...

Tabi ki flood’da bahsedildiği gibi; bu bir toplumsal refleksti. Yıllarca bize böylesi öğretilmişti. Acılardan sonra yas tutulmalıydı, bu yasın süresi çok uzun olmalıydı. Ne kadar uzun sürerse, o kadar kabul görürdü mahallede. Yaşadığın bir acıdan sonra (yakınını kaybetmek) yüzünde tebessüm oluştuysa; ya senin için çürümüştür, ya vicdansız birisindir. Ya da hatta mahalleli ve akrabalar tarafından “miras kondu tabi..” etiketine de düşerdin.

Oysa hayat devam ediyor. Bu süreç bazıları için çok daha zor geçecek ama onlar için de hayat devam edecek. Bizim için de devam edecek. Rutinler de hayatın devam ettiğini göstergesi olarak avucumuzda kalacak.

Taziye evlerinde yemek yenilmesi de bundandır mesela. Cenaze sahibine normal akışın devam ettiği hatırlatılır. "Öğlen yemeği, akşam yemeği yeniyor, hayat devam ediyor" mesajı verilir.

Fakat biz son yıllarda öyle bir toplum olduk ki, her şey birbirine karıştı. Cenaze evlerine, cenaze sahibini normale döndürmek için değil yemek yemek için gidenler türedi. Cenaze sahibine Yemekteyiz yarışmacısı gibi davranıldığını gördük.

Bir yandan zaman zaman bunlar yaşanırken, diğer yandan da kendi hayatına devam etme zorunluluğunda olan ve bunu başaranları suçluyoruz. Bireysel olaylarda da örnekleri var… Instagram’da hiç mi görmedik bir ünlüye “Bak bak babası ölmüş 20 gün önce, gelmiş buraya post atıyor” dendiğini?

Toplumsal olaylarda ise iş daha büyük bir kaosa sürükleniyor. Zira kimin nasıl davranacağına karışmaktan ziyade, herkesin aynı şekilde davranmasını ve yaşamasını bekliyoruz. Üstelik bunun sınırını nereye koyacağımız, her "duyarlı" vatandaşın keyfine göre değişiyor. Bunlara az biraz maruz kalıp, önce arada sıkışmak ve sonra çıldırmamak elde değil.

Yukarıdaki flood’da yazıldığı gibi, giydiğiniz mont, içtiğiniz sıcak çay bile artık size suç aleti gibi gözüküyor böyle anlarda. Oysa bunlar yapılması gereken rutinler. Üstelik beraber yaşadığımız insanlar var. Yaşlı annenizin izlediği haberlerden dolayı kendini kötü hissettiğini gördüğünüzde, ona başka bir şey yaptırmak istemez misiniz? Veya çocuklarınız deprem haberleri izleyip korkmaya başladıysa, onları bir parka götürüp gazoz içirmeniz suç mu? Herkesin bu acı görüntülerin içinde kendini kaybetmesi midir referans aldığımız duyarlılık seviyesi?

Şimdi bir de “ligleri erteleyin” sesi çıkmaya başladı. Aslında tam olarak böyle de değil. Zira bu cümle aslında, TFF’ye ve iktidara bir çağrıdır. Sorumlu ve yönetici onlar olduğu için onların muhatap alınmaları normal olabilirdi. Sonuçta herkesin talebini iletme hakkı mevcut.

Fakat aslında dert bu değil. Yani liglerin ertelenmesinden ziyade esas mesele şunu kanıtlamak: 

“Ben duyarlı biriyim. En azından çevrede öyle gözükmem lazım. Futbolu da sevmiyorum. Ligler oynanmasa da olur. O zaman bu liglerin oynanmasını isteyenleri veya futbol maçı izleyenleri suçlayan bir dil geliştireyim. Onlar ‘vicdansız’ olsun, ben “duyarlı” gözükeyim” 

Oysa bu çağrılar, içinde bulunduğumuz ülkede bambaşka yerlere evrilir. Bir futbol liginin, "acılar varken futbol olmaz" diyerek iptali söz konusu olursa; bir tiyatro gösterimini veya radyoda çalan şarkıları nereye koyacağız? "Acılar devam ederken nasıl gidip salonlarda oyun izliyorsunuz, nasıl radyolarda şarkı çalmaya devam ediyor?" sorusu sorulsa ve buna da bir kısıtlama getirilse kabul mu edeceğiz? Peki yasaklamayı alışkanlık ve hobi haline getiren bir iktidar varken bu ipi gevşetmeye gerek var mı?

Bu duyarlı olduğunu iddia eden insanları pandemide de çok gördük. Sarı öküzü vere vere karşı tarafa mezbaha kurdurdular. Halen de devam ediyorlar. İktidar bir yandan “Bu şartlarda seçim olmaz, acımız büyük” hikayesine sırtını dayamışken, bir yandan karşı taraf da acıdan dolayı yapılmaması gerekenleri sıralıyor.

Üniversitelerin kapanmasına nasıl karşı çıkacağız peki? Komplekslerinden kurtulamamış bir kesim zaten, “Acımız varken, üniversiteliler sevişip içki mi içecek? Bırakın yurtlar mağdurlara açılsın” diyorken, hangi kelimelerle neyi savunacağız? Bir yandan da pandemide kapanan okullar geliyor aklıma ve o dönem “aydın” doktorların “Çocuklar alim mi olacak, altı ay daha okula gitmesinler” demeleri yankılanıyor beynimde.

Hepsi iç içe işte. O nedenle çay içmek de lazım film izlemek de. Eyvah Eyvah 3, adıyla çok uygun oldu şu atmosfere. Birincisi zaten 2002 sonrası çekildi. İkincisi pandemi dönemiydi. Üçüncüsü de şu anda…

Bu arada tam bu zamanların filmi için şuraya gidelim. Acılardan, felaketlerden ayağa kalkmayı “Hayat devam ediyor”

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Test yorum..

Adsız dedi ki...

Deneme..