Pazartesi, Haziran 13

Galatasaray 74 - 85 Fenerbahçe


Aslında zirvede bırakmalıydık. Perşembe günkü muhteşem maç ve kazanılan galibiyet yeterdi. Doymadık. Evimizde oynayacağımız 2.maç için kastık. Bilet bulmak için abandık. Sonunda bulduk da. Son 5 senede tribünden izlediğim maçlarda toplam 5 Fenerbahçe galibiyeti görmemişken, 1 gün arayla 2 Fenerbahçe galibiyeti görmek; bünye kaldırmazdı, alışık değildi. Şımarıklık olurdu.

İtiraf etmek gerekir son 10 yılın en iyi basketbol kadrosuna sahip rakibimiz. Ukiç'i, Preldziç'i izlemek bir zevk. Bizim Caner'den beklediğimizi, Caner'in aldığı görevi orada Jasikevicius yapıyor. Öyle bir takımı bu sene 2 kez yenmek bile önemli. Geçen sene yaşananlardan sonra buraya yükselmek önemli. Bunlar hep pozitif şeyler. Zaten maça gitme isteğinin altında yatan da biraz buydu. Bu takımın sezonun son maçlarında kazansa da kaybetse de yanında olabilmek bir sosyal sorumluluktu.

Polis abilerimizin gereksiz uygulamalarıyla canımız sıkılarak maça girdik. En azından maça girdik, buna da şükür. Yine kalabalık. Gözler Shumpert'ta. Isınma esnasında bile sıkıntısı olduğu belli. Rancik yine sivil giyinmiş. Fenerbahçeli oyuncuları Erbil ısındırıyor. Çok daha fazla konsantreler. Soktukları her toptan sonra birbirlerine sarılıyorlar. Preldziç, kendisine tribünden taşanlara gülerek yanıt veriyor.

İlk periyot facia şeklinde geçti diyebiliriz. Ribaund almakta zorlandık diyemem, neredeyse hiç alamadık. Lavrinoviç gibi bir adam hızlı hücumdan sayı buldu. İlk maçta Ömer Onan skor yükünü çekiyordu, şimdi Lavrinoviç fırladı. Periyodu 6 sayı önde bitirdiler neyse ki; Shumpert iyi atıyordu.

İkinci periyot ne güzel başlamıştı. Andriç falan iyidi. Shumpert kenardaydı ama hiç aramıyorduk. Farkı baya açmıştık. Ama Bodiroga girdi oyuna, ağırlığını koydu. Emir sayesinde geri döndüler. Son topta bir de Lavrinoviç tipledi. Ermal orada topu alsa, dışarıya vurmasa... 12-4lük seriyle girdik soyunma odasına. Canımız sıkıldı.

3.periyot Galatasaray'ın bu senesinin özeti. Bir iflas anı. Neden böyle oluyor anlamak mümkün değil. "Alan savunmasına karşı skor üretememek" tek neden değil sanki. Hele o 48'de takıldığımız anlar. Neyse ki Fenerbahçe de periyodun son bölümünde skor üretmekte zorlandı. Fark 15 sayıydı ve işimiz çok zordu.

Daha önce kız maçında yaşanmıştı buna benzer birşey. O çok daha farklıydı. Daha acı oldu. Burada farkı 4 sayıya indirdik. Herşey çok güzel gidiyordu. Ama ortada kalan topun Fenerbahçe'de kalması ve Ömer Onan'ın üçlüğü. Bütün direnci kırdı. Ardından gidenler oldu. Salon boşalmaya başladı. Maç sona erdi. Seri 3-1 oldu.

12.000 kişinden 4000 civarı içeride kaldı. Çıkmadı. Takımın geri dönmesini bekledi. O 4.000 kişi bu sezon Olin maçında da, Beşiktaş play-off serisinde de, Ayhan Şahenk günlerinde de vardı. Maçın en güzel anlarıydı. Sanki kazanan bizdik. Zaten kazanan bizdik. Rancik yine 3'lüyü çektirdi. Bu sezona anlam katan güzel takım. Abdi İpekçi gibi bir yeri bile sevdiren takım. Sezon yeniden başlasa da; nefes almanın zorlaştığı salonda haykıralım sevdamızı daha fazla.

Hiç yorum yok: