Perşembe, Haziran 2

Galatasaray 89-55 Banvit


Kafa dağınık, dağıtacak tek şey belki aylardır belki yıllardır beklenen final. Hayata yine Galatasaray ile bağlanma yolları. Sıkışık trafikte salona yetişme çabaları. Maç için galibiyet için değil başka bir şey için koşturuyoruz.

Serinin hiçbir maçını izleyememek. Belki de yeni bir totemdi. Ne oldu, nasıl oldu, Bandırma'da nasıl yendik, İstanbul'daki ilk maça binlerce kişi nasıl geldi, bilmiyorum. Tek bildiğim seri 2-1, kazanırsak finaldeyiz maçı.

Hikayeyi istediğin yerden yazmaya başlayabilirsin. Mesela 2005'ten; bu takımın play-out oynadığı günlerden, Banvit'e karşı antipati oluşan günlerden. 6 sene sonra bu konuma yükselen takımın finale Banvit'i ezerek çıkması ne kadar hoş.

Hikayeyi geçen seneki Fenerbahçe maçından da başlatabiliriz. Eyvallah Cem Akdağ, sağolasın, varolasın..

Veya bu seneki Fenerbahçe maçından. 56 sayıda tutulan bir Eurolig takımı. Akabinden insanların artan ilgisi. Şimdi de yarı finalde rakibi 55 sayıda tutarak, Fenerbahçe'nin rakibi olmak.

Bu hikayenin en kötü günleri yazılırken salonda olan ben, en iyi zamanında orada olamıyordum . Gün içinde çekilen sıkıntının hesabı yok. Beki de sırf bu nedenle maçtan hiç bir şey anlamadım.

Zaten çok da anlaşılacak ve izlenecek bir maç yoktu. Biz içeri girdiğimizde maç başlayalı 3 dakika olmuştu ve maç çoktan kopmuştu. İlk periyot bittikten sonra yaşananlar ise basketbolla veya saha içi herhangi bir organizasyonla alakalı değildi.

Bir kaç yıldır sıkıntı çeken bir tribünün çığlığı. Hem başarıya hasret kalan hem tribün işlerini yerine getiremeyen, sürekli zorluk yaşayan, gerilen, sinen, üzülen, kızan, küsen insan topluluğu. Dün maça gelenlerle Fenerbahçe serisinde maça gelenler arasında fark olacaktır. Dünü yaşayanalar ve yaşatanların çoğunluğu her yerde yazılmayan, herkesin yaşamadığı, Galatasaray'ın son 10 yılında gerekli yerlerde var olan insanlardı. Cümleyi düzgün kuralım, tribünün ve Galatasaray'ın tozunu yutmuş bir 10.000; belki de daha fazlası.

Hoşuma gitmeyen ufak tefek şeyler es geçilsin. Sevmediğimiz Abdi İpekçi bile artık aidiyet hissettiğimiz bir yer olma durumuna geliyor. Bizden öncekilerin Spor Sergi efsanes kadar olmasa da, bu sezonun mekanı olduğu için adı bizim için daha anlamlı olacak artık. Bu sezon unutululmayacak, çocuklarımıza anlatacağımız şekilde kalsın ve burada da öyle yazılsın.

İhtiyacın olanı hiç beklemediğin yerlerde buluyorsun.

Dün gördüğümüz bir basketbol maçı değildi. Çok başka birşeydi, bir dışavurum, bir rahatlama, orgazm.

Farklı galibiyetle biten maçları çok sevmem ama dünkü maç tam yerinde ve vaktinde oldu.

2 yorum:

mre dedi ki...

Baştan sona katıldığım yazılar pek azdır. Altına imzamı atacağım bir yazı. En çok da bu maçla Fenerbahçe serisindeki taraftarların farklı olacağı fikrini sevdim. Gerçekten de aynı olmayacak...

ugur dedi ki...

hoşgeldin kutay eyvallah