Pazartesi, Haziran 20

Galatasaray 88-91 Fenerbahçe


Hiç beklemiyorduk. Cuma akşamı kendimizi Abdi İpekçi’de bulacağımızı tahmin etmiyorduk. Bir önceki cumartesi günü o salondan üzgün ama gururlu şekilde çıkarken, takımı alkışlarken, sezonun son iç saha maçını oynadığımızı düşünüyorduk. Ama salı günü Shipp’in basketiyle değişti her şey.

3-2 olan seride şansımızın hala rakibimize göre az olduğunu biliyorduk. Zaten şampiyonluk çok da önemli değildi. Olsa güzel olurdu ama bu sene final bile beklenti değilken, buralara kadar gelmek yeterliydi, mutluluk vericiydi. Ve aslında, 6.maça kalmasının en güzel yanı, bu takımla bu taraftarın tekrar bir maç daha beraber olma fırsatını yakalamasıydı.

Çarşamba günü, bir haziran gününde Biletix önünde ve internet başında bilet bekleyen binlerce kişi. 1 saat içinde tükenen basketbol biletleri. Saat 10.00’da bomboş bir AVM içinde koşturan onlarca kişi.

Aylar önce, bu sıcak hazıran ayının tam zıttında, bir soğuk şubat gününde; bu sefer Ayhan Şahenk'e gitmiştim. Trabzonspor maçı vardı. 3 gün önce Avrupa’ya veda etmiş takım, soğuk hava, aranan herkesten gelen “bugün Cuma yapacak daha iyi işlerim var” cevabı… Önemli bir gündü o gün benim için; sadece takımın lig yolunda bir virajı değildi, benim hayatımda da değişik bir akşamdı. O günün sonu Trabzonspor galibiyetiyle bitmişti. O takım 4 ay sonra yine bir Cuma günü sezonu noktaladı. 2005-2006 futbol takımının şampiyonluğundan sonra en çok içinde bulunduğum takım belki de bu takım. Bu takımkış aylarında 2000 kişiye oynarken, sezon sonunda 12.000 kişiye oynamaya başladı, karaborsa bilet sattırdı, saat 10.00'da insanları kuyruğa soktu. Bu noktaya nasıl gelindiğinin nadir şahidi bizleriz.

Abdi İpekçi’den nefret ediyordum sezon başında. Şu an sadece benim için değil birçok Galatasaraylı için çok farklı anlamlar ifade ediyor. Özellikle son 1 ayda oynanan maçlarda yaşanan hava. Maç içinde olanlar önemli değil. Maç öncesinde gördüğümüz insanlar, eski dostlar, küskünler, kırgınlar, eskiler, ağabeyler. Abdi İpekçi, bunu sağlayacak en son yer gibi gözüküyordu oysa şimdi Galatasaray tribününü, Galatasaraylıyı yeniden bir araya getiren yer oldu. Bazıları erken çıksa da...

Hızlı hızlı içilen biralarla maça giriyoruz. Hızli bira bizi maçın içine ortak ediyor. Shumpert’ın attığı şutta, Ermal’ın yaptığı savunmada sahanın içindeyiz. Maça, ilk yarıya dair hatırlanan şeyler kısıtlı. Ömer Onan’ın her attığı giriyor, Ukiç dalıyor, May TBL' de ilk defa üçlük atıyor, Fener ne atsa giriyor. Bizimkiler de yine iyi mücadele ediyor. İlk yarı berabere. Bu serinin ilk yarısı berabere biten 3.maçı sanırım. Gerçi birinde sayı geri alınmıştı galiba.

İkinci yarı, üçüncü periyot. Korkutucu 10 dakika. Bu sefer çok iyi atlatıyoruz bu 10 dakikayı. En azından kendi standartımızın üzerindeyiz. Bir de Tomas o son saniyeyi atmasaydı. Son topa kadar devam edeceğiz. Ediyoruz. Ama yine acemilikler. Haluk Yıldırım topu oyuna sokamıyor. Ondan sonra 3 dakika sürsen bir 14 saniye. Fauller, atşlar. Ukiç 2’de sıfır atsa da ize yetmiyor.

Maç bitiyor. Pet şişeler atılıyor. İçeride Fenerbahçeli kalmıyor.. Oyuncularımıızla başbaşayız. Tarihi, gerçeği biz yazıyoruz sanki. Şampiyon biziz sanki. Salonda duygu patlaması. Bunun nedeni, ne final, ne başka bir şey. Yıllardır hissetmediğimiz duygular. Şampiyon sesleri. Oyuncular tribünde. Rancik belki de son kez 3lü çektiriyor. Bu sefer şampiyon için kurulan platforma çıkıyor. İşaret parmağı yine havada, döndürüyor.

Üçlünün ortasında içinde Fenerbahçe geçen cümleler. Ondan sonra iş Fenerbahçe’ye sarmaya dönüyor. Çıkmıyoruz, bekliyoruz. Ali Koç orada. Ünal Ayal başkanlığın ne olduğunu o akşam anlamıştır herhalde. Lisedeki en otoritesiz hocanın derse girmesi gibi. Kapalı saat kaç dese ne güzel olurdu oysa. Taraftar çıldırıdı Ali Koç’u istiyor. Şansımıza yine polis müdahelesi geliyor. Yaş 25 üzeri. Artık polisle uğraşılmaz. Spor Büro kameraları zaten üzerimizde. Çıkıyoruz salondan. Mutluyuz, gururluyuz. Kaybetmek çok da önemli değil. Bazıları anlamasa da, bu takım alkılanmayı hak etmişti. Mahmudi’nin dediği gibi üzülmek için bile hak etmek lazım. Her şeyi hak ettik bu sezon.

Saat 00.00 civarı boş salonda Fenerbahçe kupayı almış. Onlara da tebrikler.

Hiç yorum yok: