Cuma, Haziran 22

Şubede 2000 Ruhu




Aslında Ergin Ataman ile Nevriye transferlerini aynı yazıda değerlendirmek mümkündü.  Ne de olsa aynı tarza uygun iki transferdi. Şampiyon takımın hocasını ve ezeli rakibin kaptanını almak, bir tutulabilecek şeyler. İtiraf etmek gerekirse, biraz Fenerbahçe işi. Ama artık Galatasaray işi. Ama biz ayrı ayrı girelim bu iki konuya ve böylece Ekrem Memnun'u da dahil edelim.

Yaz sezonu olduğu için yazı konusu bulmakta zorlanırken, Galatasaray basketbol şubesi gereken yardımı bize yaptı. Önce kadın takımından başlıyoruz.

En büyük değişiklik teknik adam konusunda yaşandı. Aslında bekleniyordu. Ceyhun Yıldızoğlu'nun gitme ihtimali yüzde 120'ydi. Fakat gelen isim en azından benim açımdan sürpriz oldu. Cem Akdağ'ı beklerken Ekrem Memnun geldi. Memnun, 2000'li yıllarda seri şampiyonluklar kazandıran, Avrupa'da final four oynayan takımın baş aktörü. Aradan uzun bir süre geçti. Erman Kunter'in yardımcılığını yaptı. Efes'te ise Oktay Mahmuti'nin yardımcısıydı. Basketbol gündeminde son zamanlarda yer alan haberlere ve bu haberlerdeki isimlere bakınca, basketbolun ne kadar ufak bir camia olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Zaten ufak olan camia da, kadın basketbolu daha da ufalıyor.

Nevriye Yılmaz, 2000'li yıllardaki takımın en önemli yıldızlarından biriydi, yeniden Galatasaray'da. Ekrem Memnun, Nevriye Yılmaz ve Derya Özyer yeniden buluştu. Murat Özyer de yeniden camianın bir yerine dahil oldu. Futbolda bir klasik haline gelen 2000 ruhunu arama hastalığı, kadın basketbola da sıçramış oldu.

Nevriye transferini sindirmek kolay olmayacak. Galatasaray taraftarının yıllardır küfür ettiği ve küfür yediği bir sporcu. Aslında bu konuda abartan taraf genelde Galatasaray cephesiydi. Futbolda bile benzerinin kolay bulunmayacağı bir figür olan Işıl Alben'e Fenerbahçe taraftarının tepkisi malum. Haklı veya haksız, Işıl gibi bir sporcu her daim tepki çeker ezeli rakipte. Galatasaray tribünü, buna bir karşı tez üretmek istedi. Rakip bir sporcu arandı. Bulmak da zor olmadı.

Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye transfer olmuş Nevriye bulunmaz hint kumaşıydı. Zaten Fenerbahçe kadrosu sürekli değişiyor. Devamlı kalan isimler belli, Birsel'e dünyanın en cani adamı dahi küfretmez, geriye iri yapısı, sert oyunu ve spor dünyasının en büyük günahlarından birine imza atmış olan (ezeli rakipler arası geçiş) Nevriye kalıyordu. Nevriye, hızla yükselen TKBL'de antipatik rakip sporcu oldu. Bunu aslında Işıl gibi tercih etmemişti, daha çok tanırların kurban aramasından kaynaklandı.

32 yaşındaki Nevriye'nin en önemli sorunu sırtındaki sakatlığı. Fakat daha da önemlisi taraftarın sindirebilmesi. Aslında benim de hoşuma giden bir transfer değil. Sonuçta bir şekilde iplerin geildiği, tartışmaların yaşandığı bir rakip sporcu.

Fakat tepki gösterme fırsatını Taurasi transferi karşısında geri teptik. O transferde, tepki gösterme bir yana normalleştirme yaşandı. Bu tip transferler, bir güç gösterisi olarak sunuldu. Eğer mesele güç gösterisiyse, rakip takımın kaptanını almak bunun en büyük ve en kuvvetli örneği olur.

Taurasi'yi alan bir şube Nevriye'yi alabilir. "Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" büyük bir kandırmadır. Bir kere delindi mi devamı da gelir ve suyu çıkar. Taktiksel olarak, Türk rotasyonunda iş yapacak Nevriye, Taurasi transferinden daha faydalı olacaktır. Tabi önemli olan takıma faydaysa... Eğer takıma faydadan daha önemli şeyler varsa, daha önemli değerler varsa; o zaman o konular Taurasi transferi esnasında konuşulmalıydı. Taurasi'yi sindirebilen, Nevriye'ye ses çıkarmamalı.

Bir de ilginç olan, Fenerbahçe'nin Nevriye'nin alternatifi olarak Beşiktaş'tan Yasemin'i alması. Eğer şampiyon takım, ve en yüksek bütçeli iki takımdan biri, kaybettiği kaptanı yerine Yasemin'i alıyorsa, Yasemin, o bölgedeki en iyi 2.Türk olarak nitelenebilir. Eğer öyleyse biz bu Yasemin'i niye yolladık? İlk başta dediğimiz gibi, basketbol camiası oldukça ufak. Yollar sürekli kesişir ve aynı yere çıkar.

Hiç yorum yok: