Perşembe, Haziran 14

Underground



Filmin ne kadar muhteşem olduğundan bahsetmeyeceğim. Gerek yok.

Seneler önce, çocuk yaştayken izlemiştim. Tabi ki o zaman filmin büyük bir kısmını anlamamıştım. Daha sonra bir kez daha izledim. Daha çok şey yerine oturdu ama soru işaretleri de arttı. Bu soru işaretlerinin kaynağı da yönetmen Emir Kusturica'dan, daha doğrusu ona muhalif olanlardan kaynaklanıyor.

Diğer filmlerini de bunu da çok seviyorum. Tarzı, anlatışı... Ama entellektüel birikimine güvendiğimiz adamları, kötü gözle bakıyor bu adama ve Underground'a. Yugoslavya tarihiyle ilgili sınırlı bilgimiz olduğu için karşı da gelemiyoruz.

Mesela, başroldeki silah satıcısı karakter, komünist parti üyesi. Onun yaptığı bütün ahlaksızlıklar, komünist partinin ürünü olarak gösteriliyor(muş). Komünistler, müslümanlar, boşnaklar, Hırvatlar; kısacası Sırp milliyetçisi olmayanlar genelde kötü ve zayıf karakterler olarak gösteriliyormuş. Oysa ben filmi izlerken sadece ahlaksız bir adam görmüştüm. Alt metin aramaya çok kasmamıştım. Fakat çok daha fazlası da varmış. Bunları görmek lazımmış. O kadar derin düşünemiyorum.

Üstelik bu filmin çekildiği yıllarda (1995), Kusturica, milliyetçi lider Seselj'i düelleoya davet etmiş bir adamdı. Yaşı da öyle genç falan değildi, 40 yaşındaydı. Bir başka Sırp lideri, bir törende yumruklamıştı. 2000'lerden sonra çok farklı söylemlere girdiği doğu ama bu film? O yıllar?

Yeraltında Yugoslavya'yı, Yugoslavya tabelasını arayan Ivan'ın "Nema Jugoslavia" (Yugoslavya artık yok)  cevabına verdiği tepkiye anlatılmayacak şekilde hislendim. Ne bir alt metin aradım, ne büyük resim. Birçok filmde anlatılmayacak bir hikaye var burada. Ailenden birinin ölümünü yaşayabilirsin, sevgilin terk eder aşk acısı yaşarsın, fakirliğin sınırlarında dolaşırsın. Bütün bireysel ve toplumsal sorunlar bir insana çok yakın ve hepsiyle filmlerde bir bağ kurabilirsin. "Bak, bu benim hikayem" dersin. Ama doğduğu ülkenin yok olduğunu görmek çok az kişiye rast gelir. Anlayamazsınız, anlayamıyoruz.

Kusturica'nın sosyal yaşantısında takındığı tavır eleştirilebilir. Keşke bazı insanlarla bir sofra kurup da oturup konuşsak, biz onu dinlesek, o bizi dinlese. Kusturica bu adamlardan biri. Böyle bir şey mümkün değil tabi. Elimizde sadece filmleri var. Bu filmlerde, Türkiye'ye çok benzeyen yapı, bir "kültür mozaiği" geyiği var. Karakterler arasında ahlaksız olan da var, ay görünce güneş sanan saf da var. Herkesin kimliği var, ve "neden onu değil de bunu seçtin" demek çok insafsızca sanki.

Ya da biz yine ayı görüp güneş diyoruz. Bilgi birikimimiz buna yetiyor.

Bir zamanlar bir ülke vardı diye başlayan ve meşhur o kopan toprak (Yugoslavya minyatürü) sahnesi ile biten bir filmde alt metin aramak filme, anlatılan ana fikire haksızlık sanki.


Hiç yorum yok: