Çarşamba, Haziran 6

775 km



Saatler önce yılın en kötü haberi geldi. En kötü haber bu olsun tabi. İlk 6 ayı şahane geçen bir yıldan bahsediyoruz...

"Aile evinden ayrıl, kendi evine çık"... Zamanında çok duymuştum bu cümleyi. O esnalarda babamla beraber yaşıyordum ve bir bekar evinden, bir öğrenci evinden ve aile yanında kalmaktan daha güzeldi. Zordu ama güzeldi. En azından 18 yaşına gelir gelmez "özgür olacağım ben yaa" dememe gerek yoktu.

Yine de evden ayrılmak istiyordum, herşey o kadar da güzel değildi. Sonra, o evin içindeki hayat beklenmedik şekilde daha güzel oldu. Hemen hemen bütün sorunlar halloldu. Rahat ve tembel bir adam için (ben oluyorum) oldukça ideal bir yerdi. Fakat yine de o evden ayrılmam gerekiyordu. Neden gerektiği hakkında şu an bir fikrim yok. Kendimi buna inandırmıştım. Sanırım seneler boyunca kurduğum gelecek planlarını gerçekleştirmem gerekiyordu. Eğer bazı şeyleri daha erken yaşasaydım, bazı şeyler daha erken gerçekleşseydi planlarım da değişebilirdi, hayallerim de. Bir kere hayal kurdun mu, şartların değişse de o hayalden vazgeçemiyorsun. Ve zaten, yeni bir hayal kurmak için oldukça uzun bir zamana ihtiyaç var. Bende o sıralarda o zaman yoktu.

En sonunda tercihimi yaptım ve ayrıldım. 775 km uzağa gittim. Sanırım o cümleyi kuranlar da 775 km uzağa gitmekten bahsetmemişlerdi.

775 km sandığınızdan daha uzak. Uçakla 1.5 saat, arabayla 8-9 saat, Kamil Koç ile 11 bucuk saat ama hepsinden de daha uzak. 1 sene, 2 sene, belki daha da fazla.

Son iki senede (since 2010 eylül) sadece 6 saat görebildiğim kardeşimi bu sene sadece 1 gün göreceğim. İlk cümlede bahsettiğim kötü haber bu... Önümüzdeki yazakadar bir daha göremeyeceğimi tahmin edersek son 3 senede 30 saat olacak. Senede 10 saat. Sabah ezanı ile akşam ezanının arası daha uzun.

Aslında bundan sana ne. Bir bok yemişim, karar vermişim, sonuçlarına katlanacağım. Üstelik insanlar hayatları boyunca ne bedeller ödüyor, bu ne ki? Hakikaten bu ne ki? 

Hayal kuruyorsun, plan yapıyorsun, tercih ediyorsun. Çevrendeki kimse seni zorlamıyor. Sonuçlarına katlanman lazım. Hiçbir şey, kurduğun senaryoya, yaptığın plana tam olarak uymayacak. Hem kek hem börek olmuyor. Bunu 20 yaşını geçen herkesin anlamış olması lazım.

Ben 775 km uzağa gidiyim, 1 sene boyunca sizi görmeyim, yazları - yıllık izin alırsam- yanınıza geleyim. Hayat bu kadar basit planlara izin vermiyor. Bunu herkes düşünür herkes yapar amk, bu kadar kolay olabilir mi? Bir sen akıllısın...

Geçen yaz eve gittiğimde kardeşim yoktu, bu sene de olmayacak. Onun da yaz planları var. Sen 1 hafta kendi vicdanını rahatlatacaksın diye, özlemini dindireceksin diye, onun sana uymasını bekleyeceksin. Aynısını bir kız sana yapsa, 1000 tane şey yazarsın... 

Zaten baktığım zaman hiçbir zaman kardeşim olmadı. Bu sadece; sadakat ve bağlanma. Ben öyle istiyorum diye kardeş diyorum. Ağzıdan öyle çıkıyor. O kadar. Yoksa iyi bir abi de değilim. 

Ben onu bıraktığımda liseye yeni başlıyordu, şimdi 18'ine girecek. Bir gün liseden mezun olacak, ertesi gün üniversitedeki kep töreninden fotoğraf atacak, ertesi gün düğün davetiyesini mail atacak. Bense bu 3 günlük dünyada ona toplam kaç saat ayırdığımı hesaplayacağım. Ve sonra utanmadan kardeş diyeceğim, ben de kendimi abi olarak adlandıracağım. Hayat bu kadar basit kavramlara izin veriyor. Ama buna da bu sefer insanlar vermez. "Nereden abi oluyorsun, ben bunu-şunu yaşarken, şu zorluğu yaşarken sen yoktun" dediği zaman verecek cevabın olmayacak.Tıpkı, zamanında senin de herkese dediğin gibi. Kardeşimle birbirimize çok benzeriz zaten...

 Bu yaz 775 km'lik yolu gitmenin hiç bir anlamı olmayacak. Eskiden 775 km'lik yolun daha farklı anlamları vardı. Son 5 senede 180 derece değişti. Eskiden kaçıştı, şimdi dönüş. Fakat artık dönüş yolunun sonunda bıraktıklarını bulamıyorsun. Çünkü hiçbir zaman tam olarak dönmüyorsun. Hayat, bu ince çakallıklara da izin vermiyor. 

1 yorum:

selaminko dedi ki...

hocam tam olarak yaşadığım karmaşık duyguları bire bir yazıya dökmüşsünüz. Elinize sağlık. Kötü oldum işyerinde olmasam salardım gözyaşlarımı o derece etkilendim.