Bu kaçıncı geri dönüş...
Takımın aldığı galibiyetten bahsetmiyorum.
Bu sezon başında yine kendi kendime kararlar almıştım. Aslında karar da denemez, öyle olması gerekiyordu, öyle oldu. O dönemin öyle geçmesi gerekiyordu. Bir şeyler rahatsız ettiği için (3 Temmuzla falan hiç alakası yok) artık maç izlemek istemiyordum. Hele Galatasaray maçlarını hiç izlemek istemiyordum. Bunun da alınan kötü sonuçlarla falan hiç alakası yok ama geçen sene şampiyonluk için gösterilmeyen çabanın hayal kırıklığı yarattığını da itiraf etmem lazım.
Yine de uzun bir dönem, sosyal hayatıma futbolu, Süper Lig'i sokmadım. Sonra Hamza Hamzaoğlu Galatasaray'a geldi, ben onu seviyordum, iyi adamdı, başarılı olması gerekiyordu, o da iyi başladı. Etki - tepki. Yeniden maç saatinde Lig Tv yayını olan bir mekan bulup maçlar izlenmeye başladı. İzlediğimiz takım da çimleri ısıran bir hale dönüşünce (bu da mottomuz oldu) seriye bağlamak kolay oldu.
Tamam iyi güzel.. Gereksiz yere de heyecan duyuyoruz. Bu da iyi. Mesela dün akşam, iki sene önceki Mersin İdman Yurdu maçı gibi bir durum sözkonusuydu. Bu maçın da o maç gibi rahat geçmesi gerekiyordu, geçmedi. Kazanılması gerekiyordu, kazanıldı. Zor oldu. Sadece oynayanlar için değil, izleyenler için de zor oldu. Terler boşaldı, stresli dakikalar geçti. Bunlar işin doğasında var ve sanırım bundan hoşlanıyoruz.
Bir de hiç bunlar yetmezmiş gibi, bu maçlara bahis oynuyorum. Aslında eskiden oynamıyordum. İki senede toplasan 3-4 kupon yapmışımdır. Ama bu ara yeniden başladım. Kazanma isteği var ama asıl önemlisi o heyecan çok daha cezbedici galiba. Rahatsızlık. Normal bir durum değil.
Şu an yine iyi ama bunun bir tık üstüne çıkarsam, Hard Ball filminde Miami Heat maçına bahis yapan Keanu Reeves gibi oluyorum. Maç yayını yapan cafelerin önünde, kendimi aynı anda hem bahis batağında hem de şampiyonluk yarışında buluyorum. İkisini de kazanınca hayatımda çok birşey değişmiyor aslında. Ama ikisi de olmayınca bu kadar çok heyecanlandığım anların sayısı baya azlıyor. Hatta yok oluyor.
Bugünkü maça handikap oynamıştım, haliyle yattım. İnanılmaz bir durum. Şu maçı hoca atılmadan kazanıyorsun. Müthiş bir durum. Müthiş bir geri dönüş. Ama 4. gol gelmediği için, basit goller yendiği için, ya da hatalı bir hakem kararı nedeniyle iki farkı yakalayamadığın için eve tatsız dönüyorsun.
Normal bir yaşamda ikisinden de kurtulmak lazım, fazla yer vermemek lazım. Fakat bizler için kolay değil. Bir yere kadar anca. Sonra yeniden dönüyorsun. Bahisten kurtulmak için maddi olarak rahatlamak gerekiyor. Kaygılar biraz azalmalı. Diğeri için de, yerine koyabileceğin, uğraşmak isteyeceğin biraz manevi ama yine de gerçek bir şeyler gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde Uğur Meleke "4 milyar yıllık dünya tarihinde şu saçmasapan 21’inci yüzyıla denk
geldik diye bütün bir ömrü, bütün bir etik anlayışını, bütün insani
melekeleri tek bir spor kulübü uğruna heba etmeye değer mi gerçekten? Hayattaki bütün meseleniz bir futbol takımının galibiyeti olacak kadar
sığ mısınız sahi? dedi ya... İnsanlar da alkışladı. Aslında güzel ve mantıklı şeyler söylüyordu. Ama ona vereceğim cevap şuydu: Evet.
Bazen hayat o kadar sığ bir hale geliyor ki, karaya oturmamak için bir futbol takımının galibiyetine ihtiyacımız oluyor. Ve 4 milyar yıllık dünya tarihinde şu saçmasapan 21. yüzyıla denk geldiğimiz için, çevremizde bir spor kulübünden ve onu bizim gibi destekleyen diğer insanlardan başka daha gerçek, daha tutkulu, daha heyecanlı, ait olacağımız daha sağlam bir yer bulamıyoruz.
Passolig'in tek avantajı. Şimdilik paran ve zamanın biraz daha sana kalıyor. Gerçi televizyondan ve internetten yaşadığımız bütün bunlar da, yaşanması gerekenin ufak bir yanılsaması sadece. Olsun.
Normal olmadığını kabul ediyorum, her zaman ettim. Doğrusu Meleke'nin dediği gibi yaşamak, düşünmek. Ama bunun kolay kolay değişeceğini de sanmıyorum. En fazla ufak ufak küskünlükler, ve sonra geri dönüşler...
Şu da var... Bahisten yüklü bir miktar tutturamayacağım kesin ama sayısal loto falan denk gelirse o zaman işler değişir...O güne kadar bu limandayız. Haftaya hangi gün oynuyoruz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder