Çarşamba, Aralık 31

Memento



Overrated filmlerin overrated yönetmeni Nolan'ın ilk overrated'i...

Filmin geriye doğru akmasından başka hiç bir ilgi çekici olayı yok. Guy Pearce'in hafıza kaybı bile çok heyecan verici değil çünkü boşlukları var. Tamam onu da öyle kabul edelim diyerek filmi izlesek yine çok büyük şaşkınlıkla karşılaşmıyoruz.

Film hakkında, "Anlamak için bir daha izledim" diyenler falan var. Neyi anlamak istediklerini merak ediyorum, her şey açık. Sadece işleyiş tarzı tersti ve hakkını vermek lazım bu da filme heyecan katıyor. Ama o kadar.

Ekşi Sözlük'te aşırı spoiler içeren bir yorum vardı filmle ilgili. Daha doğrusu filmin kendisi değil, genel olarak bu tarzla ilgili. Çok doğru.

1- Katilin arandığı bir filmin ana karakteri zihinsel sorunları olan bir kişilikse, katil kesin kendisidir ama bunun farkında değildir.

2- Katilin arandığı bir filmde neredeyse tek karakter başrol oyuncusunun kendisiyse, senaryoya etkisi/filmde görünürlüğü en azından kendisininkine yakın başka hiçbir rol yoksa, katil yine kendisidir.

Yani şimdi bu başroldkei karakter balık hafızalı olabilir, ama bizimki de fil hafıza. Çok akıllı veya zeki olmasak da, kuvvetli bir hafıza var. Haliyle izlediğimiz filmleri biraz hatırlayınca, daha yarım saat geçmeden olayı çözüyoruz. Şifre aynı, yöntem farklı. Bundan rahatsız da değilim. Çok alakasız bir türden film örneği vereyim, "Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikasti" adlı filmde, filmin sonunu adından bile anlıyorsun. Fakat bu filmin gücünü azaltmıyor. Yani, hikayeyi çözmek veya bilmek çok da önemli değil benim için. Mesele ortamlarda "Abi herifler manyak yazmış" demekse onu da deriz ama filmden bize geriye ne kalıyor: Hiç

Yani kısaca, Memento'ya "Amaan sonunu anladık" diyerek ukalaca bakmıyorum, fakat buna rağmen aşmış bir film de diyemiyorum.

"Ama adam hafıza kaybı yaşıyor, olaya bak"... Aynısı 50 First Dates filminde de vardı...

Bu kuşağa, bu devre Nolan filmleri çok yakışıyor!

Hiç yorum yok: