Bu blog en çok içerik ürettiği zamanlarda sene 2009, 2010'du. Harry Kewell Galatasaray'daydı. Galatasaray çok iyi top oynuyor, en azından yüksek potansiyelini gösteriyor ama en sonunda hedeflerine ulaşamıyordu. Bunun nedeni olarak yerli ve yabancı oyuncular arasındaki çatışma görülüyordu. Biz de öyle gördük. Olayların içinde değildik ama dışında da sayılmazdık. Tribündeydik ve verilmeyen her pasa bir alt metin arıyorduk. Gol sevinçlerinden anlam çıkarıyorduk ki şimdi dönüp bakında çok da haksız olmadığımızı anlıyoruz.
Harry Kewell, Socrates'e verdiği röportajda o günleri anlatıyor. Soru çok net; yerli ve yabancı oyuncular arasında gruplaşma var mıydı? Kewell, birçok futbolcunun sığındığı kaçamaktan güç almadı, "Biz çok iyi arkadaştık, sadece yenildik" vs. gibi cevapları kullanmadı. Hiçbir arkadaşının ismini de vermedi ve varolan bir sorunu kişilerden bağımsız kalarak analiz ettiğini gösterdi:
"Problem , yerli oyuncuların çoğunun bir sezon olsun yurt dışında forma giymemiş olması. Başka bir ülkede oynamanın getirdiği tecrübeye sahip değiller. Ben de yurt dışına ilk gittiğimde çok zorlandım ama alışmam gerektiğini biliyordum. Avrupa'da her şeyin bir düzeni var, Türkiye'de ise işler farklı yürüyor. Avrupa'dan gelen oyuncular üst seviyelere ulaşmak için neler yapılması gerektiğinin daha çok farkında. En iyi ligler arasında Premier Lig'i, Serie A'yı, Bundesliga'yı, La Liga'yı sayabilirsiniz ve bu liglerde oynayan oyuncular belli bir standarda sahiptir. Ama saygısızlık olarak algılamayın, diğerleri bu açıdan biraz daha rahat olabiliyor. Biz Türkiye'deyken kendimizi zorluyorduk ve kariyerlerinin tamamını orada geçiren tecrübeli yerli futbolcular bundan hoşnut değildi. Genç oyuncular ise benimle çalışmayı, neler yaptığımı görmeyi çok seviyordu. Futbolda egoların ne kadar yüksek olduğunu biliyorsunuz, bazen anlaşmazlıklar yaşanabiliyor. Yabancıların fazladan çalıştığını gören bazı yerli oyuncular o ekstra çalışmayı yapmak istemezken bazıları size katılabiliyor. Bunun basit bir farklılık olarak görüyorum. Biraz da profesyonellik seviyesiyle ilgilidir belki."
Bu Galatasaray için önemli bir paranoya ve depresyondur. Öyle ki taraftar refleksi hâlâ bundan kurtulamadı. Nasıl ki ülke genelinde, ''Dış mihrakların bize oynadığı oyunlar'' Kurtuluş Savaşı'ndan beri yaşanan sorunların tek gerçek nedeni olarak görülüyorsa, Galatasaray'da da yaşanan her şey dönüp dolaşıp bir zamanlar çok güçlü olan yerli hanedanlığına bağlanıyor. Yıllar önce büyük hezeyanlarla gruplaşmanın yıkılması gerektiğini savunan ben ise şimdilerde durumun öyle olmadığını varsayıyorum. İşin daha da ilginci belki de kritik bir eşik seviyesine kadar yerli futbolcuların takıma hakim olması gerektiğini savunuyorum. Tüm bunların yanında olaylara hakim de değilim. Tribünde yokum. Bloga da pek yazmıyorum. Ben değiştim, dünya değişti, seneler değişti. Tahminim Galatasaray da değişmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder