Bazı sektörler kendini inanılmaz bir şekilde yeniliyor ve bu yenileme nasıl hızlı gerçekleşiyor ben hayret ediyorum. "Mahalle maçı kurallarının Edirne'den Kars'a aynı olması" gibi bir şey. Biri bir şey çıkardı mı ülkenin her yerinde aynı taklitler, aynı asıllar, aynı suretler, aynı torna tezgahları... "Örnek ver lan it" sözü kulağımı çınlata dursun ağızdaki baklayı çıkarıyorum. Restauranlar, cafeler, dönerciler, köfteciler... Fast-food kültürü hayatımıza girdi gireli hepsi kabuk değiştirir oldu. Peçetelikler Ikea'dan, ekranlar plazma, garsonların sol memesinin altındaki isimler, kağıttan Amerikan servisleri, organik tatlar, İngilizce harf oyunlu konulmuş mekan isimleri...
Bu plazmalarda genelde dönen müzik kanalları... Eurosport, Lig Tv, D-Smart, yanan şömine (kışlık), deniz-derya-dalgalar (yazlık)...
Semtte açılan yeni bir pideci var. Renkler konsept. Yeşil-beyaz. Giresunspor'a gönderme. Plazmalar şık, lüküs. Döşeme ahşap. "Görele'de bir kır evi" tadında sanki.
Since 1997 demişler ama ben since 1990'dan beri semtteyim, burada böyle bir mekan hiç olmadı o da ayrı bir sinsilik.
Mekanda açık duran plazmada oynayan, genelde mekanın bilinçaltını yansıtmıştır benim için. Yükünü almış mekanda şekil yapacağım diye Eurosport'tan kriket açan işletmeciye ne demeli?
Sahi bu mekanlarda kumanda kimde durur? En kıdemli şef garsonda mı askerlik hesabı ya da kasada duran dayıda mı? Veya kapıda karşılama yapan selamınaleykümcü kız da mı? (greeter)
Bu mekan genelde PTT 1.Lig maçlarını açıyor hafta sonları. Herkes sevip beklediğinden, ilgi gösterdiğinden değil.
Sadece Lig Tv - DSmart alamadıklarından ( Katarlılar aldı deniyor, hele bi ligler başlasın da, elimizde kalmasın dekoder; Teleon gibi)...
Haber kanalı açmadıklarından (Siyasete bulaşılmaz, dakika başı açılış-grup toplantısı oluyor millet birbirine girer)
Müzik kanalı açmadıklarından ("Biranın yanına ne alalım, cips ya seç işte bir şey farketmez" dendikten sonra Tekel önünde yaşanan binbir türlü tilki dolaşmaları gibi tilki dolaşır kafada. Yabancı açsan cıbıl hatun çıkar, Türkçe açsan "aa arabesk çalıyor" derler)
Belgesel açamadıklarından (Yeri geliyo sümüklü böcek çıkıyor, fare çıkıyor, sevişen aslan falan müşteriye karşı ayıp)
Kimsenin de izlediği yok ama en azından orada gürültülü bir temaşa var, alttan bantlar geçiyor (Sistem oynayanlara Levante:1 Getafe:1 gibi önemli bilgiler)
Ne biliyim köşede saat var, son dakika haberi oldu mu kırmızı olarak çıkıyor alttan falan...
90'lara dilenmekte haklı olduğumuz yine tescilleniyor. Cem Uzan'lar, Ahmet San'lar, Erol Köse'ler bu konuya bir çare bulurdu. Ritz Carlton'un tepesinden kamera koyup, İnönü'den beleş maç izleten, o günlerin "link var mı" kafasını yaşatan Kent Tv diye bir kanal vardı.
Devreye yine futbol giriyor tabi. Herkesi kucaklıyor. Sanat var, bale var, opera var, müzik var, estetik var, Kral Tv var, Funda Arar klibi var, hem de aynı anda.
"Ya nereye gitsek , böyle salaş bir yer olsun" diye başlayan hafif plaza samimiyetsizliği içeren diyaloglarımıza kulak verin. Lüks olsun ama samimi de olsun.
Stad Dj'ine "Yak geli aç abi, 'şu yalan dünyada'dan sonra sesi kıs" deme pratikliği, genç çotanaklığı.
Yazan: Refet
Yazan: Refet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder