Her zaman bu kadar içmem. Zaten yine çok içmedim. Sarhoş değildim ama üzerimde de bir rahatlık vardı. Mayışmakla, hareket etmek arasında kalmıştım. Mayışmayı biraz daha tercih ederbilirdim. Fakat önümde gitmem gereken bir yol vardı. Taksim’den Kadıköy’e geçecektim. Saat 12’yi geçmişti. Metrobüs durağında 34Z bekliyordum.
Beklenen boş metrobüs geldi. Kapı da tam benim önümde açıldı. Araca binen ilk kişilerdendim. Oturdum. Hemen ardımdan da sarışın bir kız yanıma geçti. Normalde toplu taşımada yanıma bir kadının oturmasından gurur duyarım. Demek ki o kadar yer arasında en güvenli olarak benim yanımı seçmişti. Ama bu akşam, öyle bir güven salmaya ve aynı şekilde alacağım bir özgüven ve gurura ihtiyacım yoktu. Bir gece önce sabaha karşı yatağa girmiş ve çok az uyuyabilmiştim. Bugün de hem alkol almıştım hem saat geç oluyordu. Tek isteğim gece 12’de, metrobüste başka sarhoşlarla yan yana oturmak ve bacaklarımı yayarak yolun sonuna kadar uyumaktı. Fakat, sarışın kızın oturmasıyla planlar değişmek zorunda kaldı. Sabah uyandığımda bir taciz dosyasının parçası olmamak için, bu gece çok dikkatli olmalıydım.
Tüm bunları düşünürken, uyumamak için direnirken, kızın gerçekten çok güzel olduğunu fark ettim. Kısa, siyah bir elbise giymişti. Bu elbise sayesinde hem fiziğinin düzgünlüğü hem de suratının güzelliği öne çıkmıştı. Gerçi o saatte metrobüste olmasıyla zaten yeteri kadar dikkat çekebilirdi. Tam olarak dikkatleri üzerinde toplamasının nedeninden emin değildim. Fakat sebebi ne olursa olsun gerçekten güzel bir hanımdı.
Metrobüsün hareket etmesiyle telefonu elime aldım. Madem rahat bir uyku şansım yoktu, o zaman internette zaman geçirmeliydim. Ama zaman geçirmek için çok fazla çaba sarf etmerm lazımdı. Tek şeride inen köprü trafiği sayesinde, Zincirlikuyu’dan köprü durağına varmamız 15 dakika sürdü.
Bu 15 dakika içinde iki kez gayri ihtiyari bir şekilde kızla göz göze geldi. Normalde tanımadığım kızlarla konuşamam. Özellikle böyle kalabalık yerlerde. Çünkü en ufak kelime, benim ‘tacizci’ damgası yememe ve ardından dayak yememe neden olabilirdi. Hiç gerek yoktu. Hiçbir kadın böyle bir riske değmezdi. Böyle ortamlarda sadece adres sormak, akbil uzatmak, cam kapatmak gibi diyaloglar dışında ağzımı açmam. Hatta geniş katılımlı modern-muhafazakar kavgalarına denk gelsem bile uzun bir süre tarafımı belli etmem. İşler kızıştığı anda da en azından önce bir etrafıma bakarım ve telefonla kavgayı çeken var mı diye bakarım ve sonra uzlaşmacı bir tavır sergilemeye çalışırım.
Bu 15 dakika içinde iki kez gayri ihtiyari bir şekilde kızla göz göze geldi. Normalde tanımadığım kızlarla konuşamam. Özellikle böyle kalabalık yerlerde. Çünkü en ufak kelime, benim ‘tacizci’ damgası yememe ve ardından dayak yememe neden olabilirdi. Hiç gerek yoktu. Hiçbir kadın böyle bir riske değmezdi. Böyle ortamlarda sadece adres sormak, akbil uzatmak, cam kapatmak gibi diyaloglar dışında ağzımı açmam. Hatta geniş katılımlı modern-muhafazakar kavgalarına denk gelsem bile uzun bir süre tarafımı belli etmem. İşler kızıştığı anda da en azından önce bir etrafıma bakarım ve telefonla kavgayı çeken var mı diye bakarım ve sonra uzlaşmacı bir tavır sergilemeye çalışırım.
Fakat bu sefer durum değişikti. Kız çok güzel olmasına rağmen kendime bir güven gelmişti. Sanırım alkol sayesindeydi. Bir şekilde onunla muhabbet edebilirdim. Bunun için bir çıkış yolu bulmalıydım. Her ne kadar tanımadığım kişilerle konuşmaya çekinsem de çıkış yolu bulma konusunda rahattım. Sadece pratiğe dökmüyordum. Bu sefer yapabilirdim… Derken kız telefonla konuşmaya başladı:
“Evet canım, metrobüsteyim. Şimdi köprüyü geçtik… Herhalde 15 dakika sonra Kadıköy’de olurum. Tamam aşkım…”
Demek ki kızın sevgilisi vardı... Çocuk da normal olarak o saatte toplu taşımada olan kız arkadaşını merak ediyordu. Bu diyaloga şahit olduktan sonra tek bir adım dahi atamazdım. Bir yandan da, kızı bakışlarımla korkutmuş olabilir miyim diye düşünmeye başladım. Öyle ya; herhangi bir telefon sesi duymamıştım. Sadece bir anda telefonu kulağına götürmüştü. Tamam bu dönemde artık çoğu kişi telefonunu sessize alıyordu ama bu sefer yaşanan, bana uygulanan bir gözdağı oyunu olabilirdi. Yalandan da olsa, gerçek de olsa sonuçta bu iş bitmişti. Yolun geri kalanı, kafamı dahi kaldırmadan Twitter’da takip ettiğim öfkeli insanların tweetlerine bakarak geçti.
“Söğütlüçeşme bu yöndeki son hattımızdır”
İnme vakti geldi. Önce ben indim. Arkama bakmadan yürüdüm. Bostancı dolmuşlarına binecektim. Bir tanesi orada bomboş duruyordu. Hemen en arka koltuğa oturdum. Acaba aynı kız da bu dolmuşa biner miydi? Sahi kız neredeydi? Camdan baktım. Oradaydı, turnikeleri daha yeni geçiyordu. Biraz ilerledi, ilerledi.... Ve az önceki telefon konuşmasının gerçek olduğu ortaya çıktı.
İnme vakti geldi. Önce ben indim. Arkama bakmadan yürüdüm. Bostancı dolmuşlarına binecektim. Bir tanesi orada bomboş duruyordu. Hemen en arka koltuğa oturdum. Acaba aynı kız da bu dolmuşa biner miydi? Sahi kız neredeydi? Camdan baktım. Oradaydı, turnikeleri daha yeni geçiyordu. Biraz ilerledi, ilerledi.... Ve az önceki telefon konuşmasının gerçek olduğu ortaya çıktı.
Bir tane siyah Mercedes SLC; tam metrobüs durağının çıkışında, Bostancı dolmuşlarının önünde, Pendik minibüslerinin yanında duruyordu. Yaz günü olduğu için üstü açıktı. Genç bir çocuk arabanın içindeydi. Artık iki kişi oldular. O sarışın kız da, arabaya binmişti. Motorun sesini duymamız beş saniye aldı. Araba hızlı, çocuk ne yapsın. Çok çabuk sürede uzaklaştılar.
Genelde bu tip şeyleri yaşayan insanlar, durumu, çocuğu, arabayı, kızı ve bütün hayatları kıskanırdı. Hatta olay sosyolojik ve politik tahlillere kadar ulaşır ve en sonunda servet avcılığına kadar giderdi. Ben de hiçbiri olmadı. Hatta hoşuma gitmişti. Çünkü çocuk klas yaşıyordu. Kız da metrobüsten inip evine gitmiyordu. Gece onun için devam ediyordu. Yaşıyorlardı. Olması gerektiği gibiydi. Doğrusu buydu. Yaşamın hakkını veriyorlardı.
Çevreme baktım. Saat 1’e yaklaşıyordu ama sokak kalabalıktı. Minibüsler, dolmuşlar doluydu. Devamlı insan akıyordu. Hava güzeldi. Sıcaktı ve hafif rüzgar esiyordu. Eve gitmeme gerek yoktu. Kadıköy’e çıkıp bir bira daha içebilirdim. Veya Moda'ya inip eve yürüyerek, dolaşarak, insanlara bakarak gidebilirdim. Sarışın kız, sevgilisinin arabasıyla şu an çok uzaklarda olabilirdi fakat bu dünyada gece gündüz yaşayan başka insanlar da vardı.
Çevreme baktım. Saat 1’e yaklaşıyordu ama sokak kalabalıktı. Minibüsler, dolmuşlar doluydu. Devamlı insan akıyordu. Hava güzeldi. Sıcaktı ve hafif rüzgar esiyordu. Eve gitmeme gerek yoktu. Kadıköy’e çıkıp bir bira daha içebilirdim. Veya Moda'ya inip eve yürüyerek, dolaşarak, insanlara bakarak gidebilirdim. Sarışın kız, sevgilisinin arabasıyla şu an çok uzaklarda olabilirdi fakat bu dünyada gece gündüz yaşayan başka insanlar da vardı.
Sonra aklıma, ertesi gün oynayacağımız önemli halı saha maçı geldi. Gece çok az uyursam, sahada bitik bir vaziyette olabilirdim. Bilinçli, sorumluluk sahibi ve sahada egosu yükselen herkes gibi derhal eve gitmeli ve maça hazırlanmalıydım. Zaten kendi standartlarıma göre çok içerek, o gece yeteri kadar yanlış hamle yapmıştım. Daha fazlasına gerek yoktu.
Üç dakika sonra dolmuş çalıştı. Yoldan yaşlı bir amca, bir travesti ve bir ergen alarak devam etti. Kendi evinde uyumaya giden sadece iki kişiydik. Yaşlı amca ve ben... Ben en azında hâlâ top oynayabiliyordum.
Üç dakika sonra dolmuş çalıştı. Yoldan yaşlı bir amca, bir travesti ve bir ergen alarak devam etti. Kendi evinde uyumaya giden sadece iki kişiydik. Yaşlı amca ve ben... Ben en azında hâlâ top oynayabiliyordum.
2 yorum:
çok güzel yazı, hikaye gerçekse daha güzel..
Taksim'den Mecidiyeköy'e yüründü mü? Yoksa 34Z yi uzattılar mı gece Taksim'e kadar. Ona göre mersolu çocuğa sallayacağım.
Biz olsak tünelden münelden geçer kızı metrobüslere bindirmezdik çünkü.
Çünkü o yüzden sarı dolmuşçuyuz.
Yorum Gönder