Cumartesi, Mart 5

Arıza

Tolga Sarıtaş'ın yeni dizisi Baba başlamışken, bir önceki dizisinden bahsetmenin zamanın gelmiş demektir. Zira geçen sene bir hataya düştük ve 30 bölümlük bu vasat altı diziye hapsolduk.

Arıza'nın ilk bölümü 13 Eylül 2020'de yayınlanmış. Ben o zamanlar dizinin farkında bile değildim. Ekim-kasım gibi pandemi yasakları geldiğinde benim de düzenim tepetaklak olmuştu. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Geceleri geç yatıyordum. İşte o geç yattığım günlerin birinde, Arıza'nın tekrar bölümüne geldim.

Tabi ki oyunculuk becerisi diplerde olan Sarıtaş ile partneri Ayça Ayşin Turan'dan etkilenmedik. Dizinin diğer karakterlerinde usta oyuncular vardı. Ahmet Mümtaz Taylan, Ezel'de Kenan Birkan'ın sağ kolu Kaya'yı canlandıran Levent Can, Murat Daltaban, konuk oyuncu olarak gelen Fırat Tanış gibi isimleri görünce diziye bir şans vermek istedim. Aslında konusu da kağıt üzerinde fena değildi.

Bir taksi durağında çalışan Ali Rıza, bir gün darp edilen bir kadını arabasına alır. Tabi ki darp eden kızın takıntılı olan bir platonik aşıktır. Arıza, aşıkı tokatlar, hatta daha fazlasını yapar. Çocuk (Burak Ersoylu) bunu kaldıramaz. Ali Rıza'nın mahallesini basar. Çıkan tartışmada silahlar çekilir ve serseri bir kurşun Ali Rıza'nın kardeşi Nihan'ın ölümüne sebep olur Ali Rıza da intikam yemini eder.

İntikam meselesi bizim zayıf karnımız. Fakat yerli diziler için bu konu çok hassas. Zira intikam konusu işleniyorsa, olaylar silsilesinin az çok belirlenmiş olması ve ona göre ilerlenmesi gerekir. Yani kervan yolda düzülürse, karakterlerde tutarsızlıklar ortaya çıkar. Diğer yanda ise reyting kaygısı var. Bu da her hafta senaryoda değişiklikler yaşanmasına neden oluyor. Haliyle Arıza dizisi de, ilk 6-7 bölümden sonra saçma sapan bir şeye evrildi. Kendi öz senaryosuna sadık kalamadığını hissettim. Konu bambaşka yerlere gitti. Seyirciyi kandırma tuzağına da düştüler. Akıl oyunu yerine saçma sapan olaylar oldu. Sulu bir mafya dizisine döndü. Mafyatik olaylar da sürreal bir hale büründü. Haliyle dizi yok oldu gitti.

İyi ki de gitti. 30 bölüm iyi dayandık. Benim huyumdur, bir diziyi izlemeye başladıysam bitmeden bırakamam. Teselli kaynağımız Arıza'nın tek sezonda sona ermesiydi.

Tabi Tolga Sarıtaş'ın 'yakışıklı ve genç kızların sevgilisi' sınıfından bir oyuncu olması, senaryonun bu hayran kitlesinin istekleri üzerinden (ve tabi ki menajerlerin) değişmesine neden oluyor. Haliyle son günlerin merak edilen dizisi Baba'ya mesafeli duracağım. Haluk Bilginer'in varlığı bile kurtaramayacak; ki benzer hatayı Ahmet Mümtaz Taylan için yaptık.

Bu arada Arıza'nın senaristlerinin tam da dizinin ortasında değiştiğini eklemek lazım. Dizi vasatın üzerindeyken Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi gibi dizilerin senaryo ekibinde yer alan Cüneyt Aysan kadrodaydı. Zaten çok fazla göndermesi veya benzerliği de mevcuttu. Son 15 bölümde ise başka bir ekip kalemi eline aldı. O değişiklik sonrasında da seyirci sayısı düşmeye başladı.

Arıza'nın benim açımdan en büyük kazancı ise Olgun Toker oldu. Ali Rıza'nın can düşmanı Burak'ı oynayan Toker, dizinin yıldızı oldu. Son bölümleri izlememdeki, daha doğrusu onlara dayanabilmemedeki en ciddi motivasyonum oydu. Arıza sona erdikten sonra aynı yapım şirketinin (O3 medya) diğer dizisi Son Yaz'a katıldı. Orada da üst düzey bir oyunculuk sergiledi. İki dizi, iki karakter arasında sadece 1-2 hafta boşluk verip, ikisinde de üst düzey bir performans göstermesi takdir edilesiydi.

Öte yandan sonradan diziye dahil olan Balaban karakterinin (Rüzgar Aksoy) renk kattığını söylemeden geçemeyeceğim. Fakat onu da Ali Rıza'nın düşmanı diye antipatik bir karaktere dönüştürdüler.

İzledik bitti. Bizim gibi takıntılı insanlara da ders oldu. Bundan sonra bir diziyi bitmeden izlemeyeceğiz Fakat bu dersi uyguladık mı? Tabi ki hayır... Bu sezonun dizisini de bitince yazarız.

Hiç yorum yok: