Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, ardından yaşananlar, Batı'daki tepkiler, gelen haberler...
Sanırım savaş ve yaşanan gelişmeler hakkında sık sık konuşmamız gerekecek. Devamlı yeni bir haber geliyor, yeni bir tartışma konusu karşımıza çıkıyor. İçimizi dökeceğimiz yer de burası olacak.
Ortada sayısız mesele var. Bunlardan biri de mülteci konusu. Daha doğudaki savaşlardan kaçanlara çelme takanlar, Ukrayna'dan gelenlere kapılarını ardına kadar açtı. Hatta Ukrayna'dan gelenleri de ayırdılar. Sarı saçlı mavi gözlüler için işler daha kolayken, Ukrayna'da yaşayan Afrikalı işçiler, öğrenciler, çocuklar trenlere alınmadı.
Muhteşem fragmanı, fragmanında çalan müziği, fragmanında sadece tek bir repliğe yer vermesi ile beni etkilemişti. Ayrıca bir İtalyan/Akdeniz filmi olmasının avantajını, görüntü yönetmenliği açısından çok iyi kullanmış. Manzaralar, görüntüler çok temiz... Anlatımı etkileyici, oyuncular iyi.
Fakat senaryo biraz tutuk. Yine de filmi bir karşıtlık üzerinden kurması beğenimi kazandı. Bu sayede birçok metafora ve vurucu sahneye imza atılmış.
Hikayemiz Sicilya yakınlarındaki bir adada geçiyor. Ada sakinleri hayatını balıkçılık ve turizmden kazanıyor. Haliyle adaya dışarıdan gelenlere özel bir ilgi gösteriyorlar. Tabi eğer onlar turist ve batılı olursa...
Bir gün adaya Etiyopya'dan birileri gelir ve ortalık karışır.
Tam da bu günlerde izlenmesi gereken filmlerden. Ayrıca senaryosunu ne kadar 'gömsem' de; her filmin markası sonudur. Sonu kuvvetli olan filmler her zaman bir adım öne çıkmayı başarır. Terraferma; sonunu bağlayamayan türdeşlerinden ayrılıp çok güçlü bir sonla kapatıyor kamerasını...
Filmi izleyince ister istemez, Akyarlar'a cansız bedeni vuran Aylan'ı da hatırlıyoruz. Deniz yoluyla Avrupa'ya sığınmaya çalışan mültecilerin sembolü olan Aylan'ın hikayesi 2015'e damga vurmuştu. Terraferma ise 2011'de çekildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder