Cuma, Haziran 13

Tövbeler Olsun




Dünya Kupası'na dair hiç motivasyonum yoktu. İzlemek istemiyordum. Zaten ofiste mesai oldukça izleyeceğim, yine nereden baksan yarısını takip etmek zorunda kalacağım. Fakat boş zamanımı Dünya Kupası'nı izleyerek geçirmeyi istemiyordum.

Nedenleri çok. Birincisi; Dünya Kupası overrated oldu. 2002'de Türkiye'nin olmasını bir kenara bırakırsak,  futbol olarak tatmin edebilen sadece 1998 oldu. Onun da değerini sonradan anladım. İzlerken çok keyifli gelmemişti. Gerçi, bu kupanın Brezilya'da oynanacak olması beni heyecanlandırıyordu ama o da bir yerden sonra kayboldu, yetersiz gelmeye başladı.

Bir diğer neden de sezon içinde çok fazla maç izliyor olmamız. Zaten 10 ay boyunca kafayı yiyoruz, bari iki ay dinlenelim.

Sağda solda bu görüşlerimi dile getirdim. Tabi ki çok dışlandım.

Perşembe günü... İzin günüm. Normalde İzi ile buluşacaktık ama vazgeçince kaldı. Sahilde biraz bisiklet, biraz top derken akşam eve döndüm. Yapacak bir şey yok. Çay demleyip maç izleyebilirim. O kadar da tavırlı değilim. Televizyonu açtım. Bozuk...

Olacak şey değil... Sabah çatır çatır çalışan alet bir anda bozuldu. Dünya Kupası'nın başlamasına 90 dakika kala... Resmen pişman oldum. Futbola şirk koştum ve kandil günü cezalandırıldım. Pişmandım. Tövbeler ettim. Televizyonu kapattım, tekrar açtım. Fişi çektim. Beyhude çabalar olduğunu biliyordum ama öyle elim kolum bağlı da oturamazdım. Türk işi yöntemlerle aklıma gelen her şeyi yaptım.

Derken bir mucize oldu... Bir anda, nedensiz bir şekilde televizyon düzeldi. Canavar gibi oldu. Maçı da izledik. Yoldan çıkıyorduk ama geri döndük. Değerini anladık.

Gerçi yine her maçı izlemem ama olsun... Bundan sonra sözlerime dikkat edeceğim...



Hiç yorum yok: