Çarşamba, Temmuz 16

Artık Ayağa Kalkma


Futbolu seviyorsun. Çocuksun. Peşinden koşuyorsun. Belki de bu yüzden derslerden kaytarıyorsun. Ailenden ufak tefek azarlar... Sokak arasında veya boş arsada uzun süren maçlar... İlk tekmeler, yaralanmalar. Mahalle maçları. Yeteneğini fark ediyorsun. Biraz daha büyüyorsun, top peşinde koşarken büyüyorsun. Belki okul takımı... Belki şehrin amatör takımı... Biraz daha zor maçlar. İlk idmanlar. Bazen okulda sınavlar, bazen zorlu maçlar. Büyüyorsun. Arkadaşların da büyüyor. Ergenlikle beraber, onlar ilk içkilerini içiyor, kızlarla tanışıyor. Sen yarın erken kalkmalısın. Sabah idman var. Hafta sonu maç var. Vücuduna dikkat ediyorun. Okulun devam ediyor. Ailen karar vermeni bekliyor. Sorumlulukların artıyor.

Derken altyapı. Ciddi bir takımın alt kademesi. Artık iş olarak görmeye başlayabilirsin. Yaşın 18'şin altı.. Ne kadar şanslışın sevdiğin işi yapacaksın. Ama artık çocuk işçi gibisin... Senden beklentiler artıyor yavaş yavaş. İdmanlar sertleşiyor. Maçlar zorlaşıyor.  A takıma çıkmak istiyorsun. Çocukluk kahramanların artık bir adım uzağında. O adımı hemen atamıyorsun. Torpil de dönebilir, hakkının yendiğini de düşünebilirsin, hatta sakatlanabilirsin. Ayağa kalkıyorsun, kalkmalısın. Yağmurlu günlerde, soğuk havalarda.. Yaşın henüz 20 bile değil belki.

Sonunda müjdeli haber! A takıma çıkıyorsun. İlk heyecanlar. Çevren gelişiyor, çevren kalabalıklaşıyor. Güzel kızlar. Lüks arabalar. Hayal kurmaya başlayabilirsin. Hayal kuruyorsun. İdmanda en havalı oyuncuya attığın çalımla gaza geliyorsun. Tam o anda yerdesin. Takımın en sert stoperi idmanda çelmeyi basıyor sana. Ayağa kalkıyorsun, kalkmalısın.

İlk resmi maç. Gazeteler seni yazıyor. Annen-baban çok mutlu. Yöneticiler maaşını belirliyor, senin için senin gelecğini için toplanan takım elbiseli adamlar. Üç vakte kadar ilk gol. Herkes senden bahsediyor. Daha güçlü olmalısın iyi çalışmalısın, çalışıyorsun. Kendini göster!

Gençlik... Kafan bazen karışabilir. Ufak kaçamaklar, yapılması gereken hatalar. Eleştiri yağmuru... Kendini toparlaman lazım. Takım kaptanı seni karşısına alıyor, seninle konuşuyor. Odanda posteri olan adam. Yeni bir adam daha var yanında artık, menajerin... Bütün bu kötü günler yaşanırken, babanı senin için üzülürken gördün, sakın unutma o sahneyi. Artık dönüşün yok, bu yolda kalmak zorundasın.

Ayağa kalkmalısın, kalkıyorsun. Yine eskisi gibisin, hatta eskisinden de iyiysin. Çocuklar seni örnek alıyor. İdman çıkışında sırtında senin adının yazılı olduğu formalara imza atıyorsun. Teklifler geliyor. Hem diğer kulüplerden, hem reklamda oynatmak isteyen firmalardan hem de güzel kızlardan.

Sözleşmen bitiyor. Pazarlık masasından sert kalkıyorsun. Yönetiiler seni suçluyor. Başka takıma gidiyorsun. Tebrikler, artık bu hayatta seni öldürmek isteyenler de var. Ve gittiğin yerde de yabancısın. Adapte olman lazım ama yaşın 25 bile değil. Ayağa kalkmalısın, kalkıyorsun. Milli takıma kadar yükseliyorsun.

Kariyerin ilerliyor. Derken sakatlık belki. Üzülüyorsun ama biliyordun da. Olcaktı. Bu riski göze almıştın, henüz 17 yaşında. Ayağa kalkmalısın, kalkıyorsun. Uzun sürüyor ama toparlıyorsun. Kupalar kazanmaya başladın. Şampiyonluklar. Şampiyonlar Ligi müziğini dinliyorsun. Sahanın ortasındasın müzik çalarken. UEFA tarafından Man of the match seçilmek? Müthiş duygu.,..

Ailevi sorunların var. Olabilir. Ama kimse bilemez. Devam etmelisin. Yakında Dünya Kupası var. Orada oynamak ne güzel olurdu... Keşke daha önce milli takımdaki hocayla takışmasaydın. Yine de sürpriz, sana kimse kayıtsız kalamaz, kadrodasın.

Takımın önemli isimlerinden birisin. Kendini göstermek zorundasın. Senden beklentiler büyük. Annen-baban bekliyordu eskiden senden birşeyler, artık tüm ulus. Hayranların, küçük çocuklar...

Ve kariyerinın en büyük gününe hazır ol! Dünya Kupası final maçında, milyarlarca insan ekran başında, binlercesi tribünde. Top senin ayağından çıkıyor, filelerle buluşuyor. Artık kahramansın. Maç bitiyor.

Maç bitti...

Yaşadıklarının hepsini bir daha düşün.

Yukarıda yazdıklarımın Götze ile alakası yok. Standart bir futbolcu kariyeri. Zorluklar ve güzellikler, hepsi var. Götze bazılarını yaşamamış olabilir ama benzer yollardan geçmiştir. Yukarıdaki cümlelerin Götze ile alakası yok ama aşağıdakilerin var.

Bu nasıl bir duygudur? Tatminin daha yüksek derecesi nasıl sağlanabilir?

Brezilya'da düzenlenen Dünya Kupası final maçında gol attıktan dakikalar sonra, Maracana'nın çimlerine uzanıyorsun, yanında kız arkadaşın, arkada sanırım "Get Lucky" çalıyor.. Yıldızlara bak, bütün kariyerini hatırla ve geldiğin noktayı düşün. Bundan öte daha ne olabilir? Tamam insanın hedefleri bitmez de, o "an"dan daha haz verici ne olabilir. Bundan sonra daha ne yaşayabilirsin? Bütün o geçmişini unutmadıysan, o yolda yaşadıklarını hala hatırlıyorsan, bu yaşadığının  ne kadar muhteşem olduğunu sen daha iyi biliyorsundur. Bir "an" olarak, daha ötesi ne olabilir?

Almanların şampiyonluk sonrası halleri harikaydı. Saha ortasında çılgın eğlence yoktu. Golü attığı için Götze var bu karede, ama çimlere uzanıp, kız arkadaşıyla konuşan stoper Hummels'den, herkesten biraz uzakta az önce ter döküğü sahaya ve dolu tribünlere bakarak anı özümseyen Schweinsteger'e kadar hepsi yaşadıkları "şeyin" hakkını vermeye çalıştı. Bu duygı yoğunluğunda, kız arkadaşlarının da payı büyüktü tabi...)

Kariyerlerinde bundan sonra defalarca başarı yakalayabilirler. Belki daha zorlarını... Ama bir haziran akşamı Brezilya'da yaşadıklarını bir daha zor tekrarlarlar. Çoğu futbolcuya nasip olmayacak bir akşam, onlara nasip oldu. Ne kadar şanslılar.. Hak ettiler de..  

Bu sefer ayağa kalmak zorunda değilsin, kalkma... Anın tadını çıkar. Tadını çıkaracağın anları fark et...


1 yorum:

ygtylmz dedi ki...

Get Lucky'ye kadar hepsini okudum, sonra link verdin, tıkladım. Okumaya devam ettim. Önce hüzün, sonra mutluluk, şarkı iyice hareketlendi, yazı da öyle daha güzel gelmeye başiladı. Ellerine sağlık.