Cumartesi, Ağustos 16

Kuka'yı İsteriz






Tribün Dergi'nin en iyi yazarlarından biri olan Refet, Süleyman Seba'nın vefatının ardından yine muhteşem yazmış. Bu vesileyle biz de Seba'yı ihmal etmemiş oluruz. Ona ve onun temsil ettiği değerlere veda olsun, ama yazıda da hissteireceği gibi, biz o vedayı çoktan yapmışız bile...


Sezon açılışları vardı eskiden , boyunda çelenklerle çıkılan , kurbanlar kesilen , pek popüler olmayan sanatçıların playback yaptıkları , bütün şubelerin resmi geçit yaptığı , yeni formaların görücüye çıktığı , konuşmaların yapıldığı , yeni yabancı transfere ritüellerin öğretildiği , yeni transferlerle ilgili yorumların yapıldığı (oğlum hayvan gibi adam baldırlara bak , çok kırmızı görür bu tam psikopat) mini krizlerin çıktığı açılışlar.

Ki bu sanatçılar hep gönülden takımını tutan sanatçılardan seçilirdi. Evet pek ünlü değillerdi belki , star değillerdi ama gönüllerin şampiyonuydular.

Yine bir kan değişiklikleri olmuş , bi transferler yapılmış . Fotomaç "Çek Forvet Beşiktaş yolunda " diye gaz verip Sellami ile uyanır olmuşuz. O gün stada girer girmez tuhaf bir elektrik vardı. Pavel Kuka kimdi sahi? Euro 96'da sevip saymıştık galiba. Almanya Ligi'ni bu kadar takip etmiyorduk sanki.

Kurban kanlarının alınlara sürülüp , Süleyman Seba'nın konuşmasına kadar hep aynı şey bağırıldı "Kuka'yı isteriz büyük başkan" "Kuka'yı isteriz büyük başkan"

Başkan hiç istifini bozmamıştı , teşekkürlerini etti , başarılar diledi..

Böyle bir açılıştı. Açılış başlamış, Zeynep, Aykut Hakan Ayşe , Ufuk Yıldırım ve Mustafa Keser..

Susmuyordu ses , Hatta Keser, saha ortasına bağdaş kurup "Kur bakalım çilingir soframızı , dinsin artık şu kalp ağrısı" derken bile dinmiyordu ..Kuka'yı isteriz büyük başkan..

Şenlik dağıldı ve evin yolu tutuldu. O zamanlar tabi metrobüs ve metrolar yok. Şu an Başbakanlık Ofisi'nin olduğu yerden 123'ler kalkardı. Beşiktaş-Kartal arabaları. Ne güzel lokasyonmuş , ne güzel bir hat ismiymiş. Otobüsün içi tamamen siyah-beyaz. Basamaklara oturduk ve bizim stadyum tadında muhabbetlere başlandı. Tabi biz dinleyiciyiz.

"Ona teşekkür etti , buna teşekkür etti , takımdan gram bahsetmedi" diye serzenişler. "Cenk Koray bizim dükkana geliyor Suadiye'ye ,ona sordum Kuka'yı alacağım demiş"

Galiba o gün başlamıştı ayaklarım geri geri gitmeye. Sonra hep ters gitti işler.

Kabuk değişti , bizi bu renklere bağlanmamızı sağlayan kişiler gitti , Cenk Koray'ın oğlu intihar etti , kendi gitti , benzetmelerine hayran olduğum Vedat Okyar , soyismin önemini kavratan Bay Kanat , Başbakanlık Ofisi'nin oradaki sosis satan büfe yıkıldı , 123 yerine Marmaray..Hayat değişti..Biz değiştik.

O zamanlar her şampiyonluktan sonra , bir gece olurdu . Assolistler çıkardı ve hepsi aynı şarkıyı söyler ve mikrofonu Seba'ya tutarlardı , "Unutulmuş birer birer " diye başlar "eski dostlar , eski dostlar" diye Seba'ya ve masadakilere söyletirdi.

Pek anlamazdım o zaman , "Bir insan niye severdi bu şarkıyı"

Sonra yıllar geçti , Beşiktaş'ta okul kazandım , Seba'nın lisesi hem de , aynı okuldan mezunduk . Saçma nedenlerle küstüm okuluma , eski dostları arayıp sormaz oldum uzaklaştım . Böyle ölümler olunca insanın anıları da ölüyor sanki . Bir sayfa kapanıyor , yeni bir fasıl başlıyor sanki.

"Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan , Beşiktaş'tan, yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan"

"Kuka'yı isteriz büyük Başkan"

Kukalı saklambaçları isteriz..Çocukluğumuzu, siyahın daha siyah , beyazın daha beyaz olduğu yılları..





Hiç yorum yok: