Cuma, Ağustos 22

The Hurricane



Bir pazartesi günüydü... 18 yaşındaydım. Başım çok ağrıyordu. Haftanın ilk günü olması sebebiyle olsa gerek zor bir gün geçmişti benim için. Yemek yedikten hemen sonra yattım. Hikaye böyle başladı.

O zamanlar hayatım bir ritüeller bütünüydü. Bütün o ritüeller tek tek gerçekleştikten sonra, günün sonunda, yatağın yanına radyoyu koyar, uyuyana kadar açık bırakırdım.

O gün de öyle oldu. O kadar yorgun ve güçsüzdüm ki, kısa sürede uyuyacağıma emindim. 3 şarkı dinleyip radyoyu kapatmayı düşünüyordum.

 İlk iki şarkı neydi, hatırlamıyorum. Üçüncü şarkı çıktı. Bob Dylan olduğunu onun kendine özgü sesinden hemen anladım. Ama şarkıyı ilk defa dinliyordum. Zaten Dylan külliyatına da çok hakim değildim o zamanlar.

Bir yandan sızma aşamasına doğru adım adım gidiyorum, bir yandan şarkıya kulak kabartıyorum. İlginç de bir şarkı, her mısrada dikkatimi biraz daha çekti. "Champion of the world" falan diyor. Garip bir hikaye var. O zamanlar İngilizcem çok iyi değildi, gerçi şimdi de çok iyi değil, şarkıda anlatılan hikayeyi tam kavramam mümkün değildi. 

Bu arada şarkı da bitmiyor. Bitse kapatacağım ve uyuyacağım. Devam ediyor sürekli. Fakat her bitme beklentisini boşa çıkardığında benim uykum biraz daha kaçıyor ve heyecanlanıyorum. Sürekli bir "ayağa kaldırma" gücü veriyor.  Aynı zamanda gözüm kapalı olduğu için kendimce bir senaryo üretiyordum şarkıyla alakalı.

Müthiş hazlarla dolu bir sekiz dakika sonra başımın ağrısı geçmişti. Uykum hala vardı ama yorgunluğum alınmıştı.

Ertesi akşam eve gelince direkt şarkıyı öğrenmeye çalıştım. O zamanlar internetim de yok, bilenlere sordum. En sonunda öğrendim; Hurricane. Hikayesini de öğrendim. Ve dediler ki, "Onun filmi de var"

Çok ilgimi çekti. İzlemem lazımdı, öyle düşünmüştüm, çok heveslenmiştim. Şarkı bu kadar güzel, hikaye ilgi çekici, film güzele benziyor. İzlenmeli... 

Ama bir türlü fırsat olmadı. Nasıl bir fırsat yaratma yeteneği ise nerdeyse 11 yıl sonra denk geldi. 11 yıl. Üniversite 1'de şarkıyı dinledim, heyecanlandım, filme heveslendim, mezun oldum, askere gittim, işe girdim ve filmi izledim.

Film de çok iyiymiş. Sağlam bir yapım. İzlenir, hiç sıkmaz vs... Ama be aga, sen bu 11 senede ne yaptın ya???

Hayatın; unutamadığın sıradan, olaysız pazartesi akşamlarıyla dolu ve 11 seneyi "Fırsat bulunca yaparız"la geçirdin. 

Kaybettiğin zamanı kimse geri vermeyecek.


Hiç yorum yok: