WASP Network, bir Netflix filmi olarak tanıtılmasına rağmen sinemada izlediğimiz son filmlerden biriydi. Tabi Netflix artık bir platformdan daha fazlası. Fakat yine de o platformun tipik özelliklerini barındıran vasatlık sinema salonlarına da yansıyor. O nedenle pandemi öncesi dönemde vizyonda izlediğimiz son filmlerden biri olaral bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı. Zira merak edilesi bir konuya ve güçlü bir kadroya sahipti.
Bir kitap uyarlaması ama tabi ki bir roman değil. Soğuk Savaş döneminin tanıklarından Fernando Morais'in The Last Soldiers of the Cold War kitabına dayanan film gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Daha doğrusu birden fazla hikayeyi. Casusları, askerleri, fırsatçıları ve bu savaşın ortasında kendi savaşlarıyla mücadele eden aileleri. Üstelik zaman olarak da farklı bir döneme dairdi. Sinemada Soğuk Savaş'ı devamlı 1950-1990 arası dönemden izledik. Burada ise duvarın yıkılmasından sonra bir cephenin son kalesi olarak kalan Küba'nın 90'lı yıllarına giriyoruz. Bu açılardan film merak uyandırıcıydı. Hatta Fransız yönetmen (Oliver Assayas) ve Hispanik oyuncularla daha Avrupai (veya Hollywood dışı) bir film izleyeceğimizi düşünmüştük. Fakat o açıdan aradığımızı bulamadık.
Filmin genel sorunu; büyük ihtimalle yapımcılar ve projenin içinde olanlar tarafından 'sorun' olarak görülmemiştir. Nedir o sorun? Bir bütünlük yok. Kopukluklar tüm kurguya hakim. Çok güzel çekilen sahneler, hikayeyi ve ruhu yansıtamadan sonlanıyor. Geçişler çok hızlı. İzleyiciye kısa sürede hap bir içerik vermek istenmiş. Netflix ekolü de hemen hemen bu zaten. Üstelik film kısa da sayılmaz. 2 saati aşan bir süresi var. Buna rağmen ne karakterlerin psikolojisine ne de olayın gerginliğine çok fazla girilmiş. Zaten çok fazla karakter olunca, azar azar anlatılmış herkes. Tarihi bir casusluk hikayesi ise casusların karizmatik ve komik tavırlarına indirgenmiş. Açıkçası bu tarz filmlerde politik yanın daha ağır basmasını ve aksiyonun sınırlı ölçüde kalmasını tercih ederim. Bu filmde de aksiyon çok fazla öne çıkmamış. Fakat diğer yandan politik kısım da gölgede kalmış. Filmi izlemediyseniz bu yazıyı okuyup "O zaman ne var bu filmde onu anlat bize?" diyen sorabilirsiniz. Sıkıntı da bu. Zaten ben de filmi izledikten sonra Ziya Şengül gibi "Biz şimdi ne izledik baba?" demiştim. İnce esprili replikler yazılmış, güzel manzaraları (özellikle havadan) sahneler çekilmiş, Ana de Armas'ın çekiciliğinden ve Wagner Moura'nın Escobar olmasından faydalanılmış; tüm bunlarla film adeta geçiştirilmiş. Sanki film değil de mini bir dizi gibi düşünülmüş. Ve belki de öyle çekilseydi daha güçlü bir iz bırakabilirdi. Bu haliyle biraz eksik kalmış gibi..
Yine de 5.8'lik IMDB puanını hak ettiğini düşünmüyorum. 6-7 bandına sıkışabilirdi. Fakat onun için de böylesine bir kadroya gerek yoktu. Belki daha ünsüz bir kadroyla hem beklentileri düşürebilir hem de aynı filmi çekerek puanı yukarı çekmek mümkün olabilirdi. Fakat tabi o zaman hasılat aynı olmayabilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder