Çarşamba, Eylül 30

Ibrox Deplasmanı


Avrupa'da grup aşamalarına doğrudan katılan iki Süper Lig takımı vardı. Başakşehir ve Sivasspor'un yanına sadece bir takım ekleme ihtimalimiz kaldı. O da Galatasaray'ın İskoçya deplasmanında Glasgow Rangers'ı yenmesine bağlı. Hatta bu seneki statü nedeniyle gerçekten de yenmesine bağlı. Yani beraberlik falan kurtarmaz, en fazla uzatır. Gerçi bu da biraz sıkıntılı bir konu. Pandemi nedeniyle bu aşamaların tek maç üzerinden oynanması anlaşılır. Fakat neden tarafsız saha değil? Hadi aynı gün oynanacak onlarca maç için tarafsız saha ayarlamak kolay değil diyelim. Neden beraberlikte deplasmanda oynayan tur atlamıyor? Hani deplasman golü kuralı?

Artık bunları tartışacak konumda değiliz. O yüzden  rakibimizi tanıyalım. Rakibimiz Rangers, uzun zamandır eski günlerinden uzaktaydı. Maddi sorunları nedeniyle 2012'de 3.lige düşürülmüştü. Çabuk toparladı, 2016'da lige geri döndü ama henüz şampiyon olamadı. Yakın tarihte yaşanan bu sorunlar, İskoçya Ligi'ne fazla aşina olmayan Türk futbolseverler için bir yanılgıya sebep olabilir ve Rangers nispeten kolay bir takım gibi gözükebilir. Fakat kesinlikle değil. Hatta Celtic'e biraz daha sempati duysam da son dönemde Rangers'ın daha dikkat ekici bir takım olduğunu belirtebilirim.

En basitinden Rangers'ın güncel durumu bile zorluk çıkarmak için yeterli. Nedir o durum? Mart ayında İskoçya Ligi sona erdi. Yani Covid nedeniyle lig kapandı. Bu da yazın Rangers'ın sahalara dönmesini engelledi. Şöyle anlatalım; Galatasaray Haziran ve Temmuz aylarında sahaya çıkıp maç yaparken, Rangers dinlendi, yavaş yavaş idmanlara başladı ve düzgün bir şekilde yarışmaya geri döndü. Galatasaray ise önce uzun bir araya girdi, ardından kısa sürede idmanlara başlayarak tekrar sezona döndü, sezon bittikten sonra da hem sağlıklı bir kamp dönemi geçirmeden hem de transferlerin uyumunu sağlayacak kadar resmi maç yapmadan bugüne geldi. Rangers ise Ağustos'tan beri maç yapıyor.

Rangers'ı geçen sezon çok izledim ama bu sezon çok verimli bir şekilde bakamadım. Fakat özetlerden anlaşıldığı kadarıyla oyun karakterleri pek değişmemiş gibi. Steven Gerrard, Rangers'ta beklediğimden daha iyi bir teknik direktörlük başlangıcı yaptı. İskoçya'da üçüncü sezonuna başlıyor. Üç sezondur takımın aşama kaydettiği aşikar. İlk sezon dört eleme turu geçip Avrupa Ligi'nde gruplara kalmıştı. Devamında gruplardan çıkamamıştı. Geçen sezon yine dört eleme turu geçti, sonra gruptan çıkmayı başardı ve bir tur geçip çeyrek finalin kapısından döndü. Bu sezon ise çıtayı aşmak isteyecektir. Tabi lig daha öncelikli hedef ve oraya da hiç de uzak değiller.

Rangers geçen sezon savunmasıyla dikkat çekiyordu. İskoçya Lig sona erene kadar 19 gol yemişti. Belki orası ölçü sayılmaz ama Avrupa Ligi'nde de sezon boyunca oynadıkları 18 karşılaşmanın  9'unu gol yemeden bitirdiler.  Bu sezon da iki eleme maçında (ikisi de deplasman) 9 gol atıp gol yemediler. Tamam rakipler belki çok güçlü değildi ama mesela Galatasaray benzer rakiplere karşı aynı performansı gösteremedi.

Az gol yiyen savunma hatlarının en çok öne çıkan yeri tandemleridir. Fakat ben Rangers'ın en çok beklerini beğeniyorum. Sağda James Tavernier, solda Borna Barisic çok etkililer. Özellikle Barisic'in hem duran topları hem de akan oyunda asistleri çok takım içinde fark yaratıyor. Rangers'ın kalesinde ise tanıdık bir isim var. Eski Beşiktaşlı Allan McGregor, ülkemizde eleştiri yağmuruna tutulmuştu ama İskoçya'da oldukça başarılı bir dönem geçiriyor. Şu an 38 yaşında ve takımın en yaşlı iki isminden biri. Diğeri de Premier Lig tarihinin önemli golcülerinden Jermain Defoe

Defoe, kankası sayılacak Gerrard'ın teklifini kabul ederek İskoçya'ya geldi. Çok korkmaya gerek yok. Genelde yedekten geliyor. Eskisi gibi değil. Geçen sezon 20 maçta 13 gol attı. 6 tanesi iki maça denk geldi. Fakat Kolombiyalı golcü Alfredo Morelos çok tehlikeli. Geçen sezon lig ve Avrupa'da 26 gol attı. Henüz 24 yaşında. Ben bu yaz transfer yapacağını tahmin etmiştim ama Rangers'ta kaldı. Böylece iki farklı kuşaktan iki Kolombiyalı Falcao ve Morelos'u karşı karşıya izleyeceğiz. Gerçi Morelos milli takımda çok tercih edilmiyor ama olsun. Onun için de ayrı bir hırs nedeni olabilir bu eşleşme...

Öte yandan Gerrard'ın Liverpool altyapısından getirdiği Ryan Kent de her geçen gün üzerine koyarak ilerliyor. O da bu sezona iyi girdi. Aslında Rangers iki senedir savunmayı sağlam tutan, orta sahada iyi basan hücumda ise işi rakiplerinin maç içinde pes etmesine bağlayan (ve Morelos'un gol yeteneğine) bir takım. Bunun nedenlerinden biri yaratıcı oyuncu konusunda eksik olmalarıydı. Belki de o noktayı kapamak adına Ianis Hagi'yi transfer ettiler. Geçen sezon lig devam etseydi Ianis, takımına daha çok uyum sağlar ve belki oyun liderliğini de alabilirdi. Henüz bu konuma gelemedi.

Peki bizi nasıl bir maç bekliyor? Galatasaray kesinlikle Rangers'tan daha yetenekli bir takım. Belhanda, Feghouli gibi isimleri bile bir kenara bıraksak, Rangers'ın Taylan kadar ayağı kadar düzgün oyuncusu çok yok. Fakat tempo, fizik gibi faktörler devreye girdiğinde Rangers büyük üstünlük sağlayabilir. Bu noktada Etebo'nun kendini kanıtlama, kendi gösterme veya kendini tanıştırma maçı olabilir. Rangers orta sahasında Kamara, Davis, Arfield gibi hiç durmayan oyuncular var. Bu üç oyuncu için, teknik açıdan değil ama ciğer olarak üç tane Gerrard diyebiliriz. Galatasaray'ın bu bölgede üstünlük kurması zor olacak. Fakat imkansız değil. Top oynaması yeterli. olur. Yani oyunu bir kavga ortamından çıkarıp; ki Rangers bunu isteyebilir, top oyununa çekmesi gerekiyor. Bunun için de 90 dakika dinç kalması önemli. Bu aradan kavgadan kastımız çirkeflik değil, sert bir mücadele...

Benim tahminim az gollü bir maç olacağı yönünde. Hatta normal sürede bir 0-0 hissediyorum. Fenerbahçe maçının bu düşüncemle alakası yok. Geçen perşembe eşleşme ortaya çıkınca kafamda beliren bu oldu. Belki 2000 yılındaki maçtan aklımda kalmıştır. Şampiyonlar Ligi'ndeki eşleşmede de iki takım benzer tarzlara sahipti. Her iki takımın da kalitesi daha yüksekti ama Rangers daha savaşçı, Galatasaray daha yetenekli bir takımdı. Mücadele de 0-0 sona ermişti. Yine benzer bir skor çıkabilir. Hatta faullü, çok sert bir maç da olabilir. Daha doğrusu Rangers'ın sert oyununa adapte olamayan Galatasaraylı futbolcular ayarı kaçırabilir. Bu konuda da özellikle Belhanda'dan yana endişelerim var. Yine de Galatasaray sakin kalırsa, 90 dakika içinde bir gol bularak işi uzatmadan eve dönebilir. Hajduk maçının gidişatı gibi bir karşılaşma ortaya çıkabilir.

Sonuç olarak sert, kıran kırana, bana göre keyifli ama çoğu kişiyi tatmin etmeyecek bir maç bizi bekliyor. Ibrox deplasmanları zor ve serttir ama o zorluğun en büyük sebebi olan taraftarın olmaması da bir avantaj. Ama televizyondan izleyenler gerçek bir 'tamam-devam' maçı izleyecek. Gruplar belli olmadan hemen önce turun hakkını verecek bir eşleşme...

Kısmetse, Ekim ayında da Galatasaray'ın gruptaki rakiplerini analiz edeceğimiz bir yazıyı buraya ekleriz.

Hiç yorum yok: