Kısa film izleme geleneği bende pek yoktur. Üniversite yıllarında, ortamda sağlayacağı hava nedeniyle biraz ilgi duymuştum ama sonrasında hemen söndü.
Öte yandan aradan neredeyse 15 sene geçti. Daha da önemlisi tüm insanlık olarak hayatımız ve dünyamız çok değişti. Ne olursa olsun artık kısa içerikler daha çok rağbet görüyor. Buna rağmen kısa filmlere gösterilen ilginin sabit kalması şaşırtıcı. 10 dakikalık içeriklere uzun dediğimiz, 2 saatlik filmlere burun kıvırdığımız, hatta 1 dakikalık Youtube videolarına bile üşendiğimiz bir dönemde neden film izleme hakkımızı kısa filmlerden yana kullanmıyoruz merak ediyorum.
O yüzden ben son dönemde bazı zamanlarda bazı günlerde film izleme haklarımı kısa filmlere verdim. Daha net ifadeyle dört kısa film izledim. Bunların üç tanesini tek bir postta birleştiriyorum. Zira vasatı geçemediler. Fakat zaman ayırmaya değer. Dördüncü filmi ayrı bir yazıda belirteceğim ilerleyen dönemlerde; zira o çok hoştu ve ayrı bir yeri hak ediyordu. Şimdilik üç tane
Doroga
Ukrayna filmi. Mischa, boşanmış anne-babası tarafından ihmal edilen bir ergendir. Bir gün arkadaşlarıyla iddialaşırken ilginç bir şey dener. Bir tekerlekli sandalyeye oturur, onu da bir tırın arkasına bağlar ve şehirler arası yolda ilerler. Beklenenden daha maceralı süren yolculuk sonunda, kendisini fark eden ve çok da kızan tır şoförüyle bir bağ kurar.
Hikaye ilginç gibi dursa da film tatmin edici değil. Gerçi birçok festivalde ödül de kazanmış. En azından biz de Mischa'nın tır arkasındaki yolculuğunda adrenalin salgılıyoruz. Teknik açıdan da atlamamak lazım; o konuda başarılı.
Toplam süresi 22 dakika olan filmin tamamı Vimeo'da var ama sanırım altyazı yok.
Sortie de Route
Benzer bir konu diyebiliriz. Yine bir ergen var merkezde. Paul, 14 yaşındadır ve zamanının çoğunu mobiletinde geçirir. Bir gün mobileti çalınır ama onu hemen bulmayı başarır. Hırsız, yine onun yaşlarında bir tamirci çırağı olan Karim'dir. İlk başta birbirlerinden nefret eden ikili, sonra kader ortağına dönüşür.
Toplam süresi 28 dakika olan film, İsviçre'den çıkmış.
Anapeson
İsviçreli varlıklı bilim adamı (botanikçi) Kont Karl Ulysses, 1789 yılında Napoli'ye giderek orada bazı çalışmalar yapar. Bu çalışmalar esnasında da günlük tutar. Filmimiz bu günlükten yola çıkar. Günlükte bahsedilenler, bir anlatıcı tarafından bize aktarılırken, diğer yandan bahsedilen toprakların güncel görüntüleri önümüze düşer. Belgesel desek değil, film desek değil. Görüntüler, sinematografik açıdan çok ilgi çekici olmasa da, doğa bize huzur veriyor.
Diğer iki filmden daha uzun; 40 dakika. Ayrıca daha yavaş bir temposu var.
Fakat bizi o kadar mest eden Akdeniz iklimi, toprağı, görüntüsünü içimize çektikten sonra, filmin en son noktasında otopark, otoyol, arabalar, binalar görüyoruz. Çok vurucu bir andı benim için. Filmi o kadar izledikten sonra, neredeyse gözler kapanacak ve rüyalara dalacakken bir anda gerçeğe döndük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder