2021 Amin Maalouf ile tanışma senem olmuştu. Her şey Doğu'nun Limanları ile başladı. Konusu ile favorim olacak bir kitap değildi belki de. Herkesin çok beğendiği sonu, benim canımı sıkmıştı. Fakat 'kısa 20.yüzyıl'ın tamamını ve Doğu'nun tüm acılarını kapsayabilecek bir roman çıkartabilmek saygı duyulacak bir başarıydı benim nazarımda.
Adana, Paris, Beyrut hattında gidip gelirken; Adana Olayları, 1.Dünya Savaşı, 2.Dünya Savaşı, Arap-İsrail Savaşı, Lübnan İç Savaşı gibi kanın su gibi aktığı acıları okurken; yaşamın tüm gerçekliği zihnimize kazınıyordu. Diğer yandan İsyan ile Clara'nın yarım kalan aşkı kalpte bazı sızılar yaratıyordu. Hepsi dokunaklıydı ama esas olan böyle bir kurgu yaratabilmekti.
Şunu demek istiyorum; kitabı okurken şunu anladım ki, Maalouf tam benim sevebileceğim bir yazardı. Roman çok etkileyici değildi ama yazar bana ışığı vermişti. Karakterleri sıradan insanlardı belki ama acısıyla, sevdasıyla, dramıyla, hüznüyle yaşayan dünyanın bir parçasıydı. Tüm bu kan gölünün ortasında bir yandan ilham vericiydi. Belki okuduklarımız hüzün doluydu ama önemli değildi benim için.
Belki de hayatımda ilk defa bir romanda, karakterlerin ve kurgunun sonunu merak etmeden yazarın kalemini okudum. Neler anlatacaktı bize? Son sayfayı kapatana kadar bir kez dahi yanıltmadı. O merakı hep diri tuttu.
Bana tavsiye edilen asıl kitap, Afrikalı Leo'ydu. Ben bilerek Doğu'dan başladım. Doğru karar verdiğime emin oldum. Gönül rahatlığıyla bir sonraki maceraya (ve seviyeye) yani Afrika'ya geçebilirdim. Geçtim de... Ona da bu blogda sıra gelecek. Ama asıl hedefim, halen ulaşamadığım Semerkant....
Hikayeleri herkes yaşar. Farkı yaratan ise hikayeleri anlatanlardır. Fakat bir de esas olarak daha önceden defalarca anlatılmış büyük hikayelere, yeni parçalar katabilen kurgucu-anlatıcılar vardır. Ben en çok onlara hayranım sanırım... İnsan hayatının ne kadar biricik olduğunu ve buna rağmen o hayatın (insanın) son hızla yaşayan dünyanın bir parçası olabileceğini en iyi onlar hissettirir. Daha ilham verici bir tarz olamaz sanki...
"Ölümü son çıkış olarak düşüneceksin. Bil ki kimse seni bundan alıkoyamaz ve tam da bu nedenle, elinin altında olduğu için onu yedekte tut, sonuna kadar. Diyelim ki geceleyin bir kâbus gördüm. Bunun bir kâbus olduğunu, başını oynattığın anda kurtulabileceğini bilirsen her şey daha kolay, daha çekilir hale gelir, hatta bir bakarsın ilk başta en korktuğun şeylerden zevk alır olmuşsun. Hayat seni istediği kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar… Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağırılmayacağım bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir inançlar ve aldatmacalar oyunu, bir maskeler oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna. Gözlemcilik daha iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin. Beni sorarsan, “imdat çıkışı” sayesinde ayaktayım. Çünkü emrimde, ve onu kullanmayacağımı biliyorum. Ama ahiretin anahtarı bende olmasa kendimi kapanda hissederdim, derhal kaçmak isterdim!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder