Çarşamba, Mayıs 18

Max



Max ismindeki onlarca filmden biri. Ve çoğunda olduğu gibi, adını başroldeki karakterden alıyor.

Max, ufak bir çocuk. Annesi ölmüştür ve babasıyla yaşamaktadır. Baba ise; serseri bir hayat sürmektedir. Parasızdır ve küçük hırsızlıklar, dolandırıcılıklar yaparak hayatını sürdürmeye çalışır.

Bir gece babası ile tartışan Max evden kaçar, devamında sokakta kaybolur ve oturduğu bir otobüs durağında bir hayat kadını ile karşılaşır. Tabi ki kadının mesleğini anlayacak yaşta değildir Fakat tanıştığı sempatik ablayı çok sever ve ilerleyen günlerde onu babasıyla yakınlaştırmak için uğraşır.

İki film arasında gidip geldiğim bir gündü. Ya çok daha sıradan bir savaş filmini izleyecektim (o kadar vasat duruyordu ki, şu an adını bile unuttum) ya da 80 dakika süren bu hafif komedilik çıtırlık filmi izleyecektim. 

İlk baştaki market soygunu sahnesi beni kandırmaya yetti. Onun etkisiyle Max'ı seçtim ve çok da pişman olmadım. Çok iyi bir film değildi ama zaten beklentilerim düşüktü. Batı sinemasının çocuk oyuncudan maksimum verim alabilme becerisine yine hayran oldum. Baba rolündeki Joey Starr da filmin komedi gücünü yukarıya çıkarak bir performans sergilemiş. Yine de tavsiye edeceğim bir film değil ama denk gelinirse kaçacak kadar kötü de sayılmaz.

Yönetmen ve senaryo kısmında Stephanie Murat isimli bir şahsın adı var. Acaba Türk asıllı mıdır? Kendisini tanımıyoruz. Birkaç filmine baktım, genelde çocuk karakterleri anlattığı hikayeler mevcut. Bundan sonra çok denk geleceğimi sanmıyorum ama onun ismi bir şekilde hafızaya girdi.


Hiç yorum yok: