Sergio Oliveira'nın adı transfer sayfalarına girdiğinde taraftarlardan çok zıt iki tepki geldi. Bir kısmı onun ne kadar iyi bir oyuncu olduğundan bahsederken, diğer kesimse oyuncunun adını hiç duymadığını iddia ediyordu.
Oysa duymuşlardı. Sergio Oliveira, daha önce Türk takımlarına rakip olmuştu. Üst üste iki sene İstanbul'da oynadı. 2017'de Beşiktaş'a, 2018'de Galatasaray'a karşı forma giydi. Beşiktaşlılar'ın hatırlamaması normal; zira o maçta çok etkili değildi. Fakat diğer maç gollü, heyecanlı geçmişti. Porto'nun 3-2 kazandığı maçta Sergio bir de gol kaydetmişti.
Zaten o yıllar, Porto'da bir türlü ilk 11'in has oyuncusu olmayı başaramayan oyuncunun artık kendini hissettirdiği dönemlerdi. Zaman zaman kaptanlık bandını da takıyordu. 2017'den 2021'e kadar Porto'nun en önemli oyuncularından birine dönüştü. O, Jesus Corona, Telles, Pepe, Marega... İskelet belliydi. Aslında Sergio'nun önünü açan biraz da sistem değişikliği oldu. Üçlü orta sahada yetersiz kalıyordu. Porto, dörtlü orta sahaya döndüğünde merkezdeki ikiliden biri o oldu. O da o yıllarda takımın liderlerinden biri haline geldi.
En iyi sezonunu belki de 2020-21'de geçirdi. Kulübünde yılın futbolcusu seçildi. Goller attı, asistlet yaptı. Bunun üzerinden sadece bir sezon geçti. O bir sezonda ise Roma'da oynadı. Yani düşüşte olan bir oyuncu değil.
Böyle bir oyuncunun bilinmemesine şaşırıyorum. Beğenmeyenler olabilir, yetersiz gelebilir ama Porto'da iyi köüt oynamış bir oyuncu da bize çok yabancı olmamalı. Burun kıvırmak da anlamsız. Sakatlık geçmişi yüksek olsa bir korku olur ama o da pek yok.
Aslında bizim blog'u yakından takip edenler de ismine sıkça aşina oldu. Zaman zaman haftanın gollerini attı, zaman zaman haftanın golünü kıl payı kaçırdı. Adını sıkça cümle içinde kullandık.
Hem Porto'nun maddi sorunlardan dolayı UEFA radarında olması, hem de Sergio'nun artık Porto için yaşlı sınıfına gelmesi (30+) onu elden çıkarmayı zorunlu kıldı. Mavi-beyazlılar, oyuncusunu geçen sezon Roma'ya kiraladı. "Kiralık" ibaresi kenarda durunca sanki oyuncu kimse tarafından istenmemiş gibi duruyor. Fakat yeni futbol dünyasında kiralık sıfatı, esasında bir yan yolu anlatıyor. Gittiği takım Roma, altında çalıştığı hoca Jose Mourinho, cebinde de kazandığı da bir Avrupa Kupası... Kiralık olmaktan daha güçlü bir öz geçmiş ...
Sergio'nun iyi özellikleri var. Yetenekli diyebileceğimiz bir isim. En azından Süper Lig için yeterli düzeyde. Uzaktan şutları çok iyi. İki ayağı da var. İş ahlakı yüksek. Fiziksel olarak yetersiz gibi dursa da çok sakatlık problemi yaşamadı. Sakatlandığında da geri dönüşlerde hiç sallanmadı. Öte yandan çok güçlü değil, savunmaya yardımı mesafeli ve biraz yavaş.
Ben çok büyük hayranı değildim ama beğenirdim. Ve bu yaşta buralara düşeceğini tahmin etmezdim. Transferin de gerçekleşeceğini sanmıyordum. Yine de adı anılan birçok isimden daha olasıydı. Şartları sağlayınca karşı tarafı ikna etmek kolaylaşırdı, herhalde öyle de oldu...
Porto elindeki oyuncuyu satmadan duramaz zaten. Maddi sıkıntıyı bir kenara bırakalım. Son yıllarda Vitinha, Diaz, Telles'i satmışken, 30 yaşındaki Sergio'yu da elden çıkarma fırsatını kaçıramazdı. Büyük ihtimalle kulübü hayali, altyapısından yetiştirdiği, 17 yaşında forma verdiği oyuncuyu 25'te beş büyük lige yollamaktı. O plan yıllar önce şaştı. 30 yaşında bonservis bedeli alarak elden çıkarmak da hiç fena değil.
Zaten başlıktaki "ama" da tam buraya düşüyor. Sergio Oliveira transferi için harcanan bedelin kasadan çıkmasına gerek var mıydı?
Geçen sezonun orta sahasına bakınca "var" diyenler artabilir. Fakat paranın gittiği diğer kasaya bakınca; orada oluk oluk futbolcu yetiştiğini görünce "çok da harcanmasaydı" demenin yanlışı olmaz. Fakat yine de bu tip soruların cevabı aslında, sezon sonlarında belli oluyor. Normalde ilkesel olarak bu tip transferlere karşı çıkarım. Çıktım da; mesela Falcao. Fakat Sergio hakkında biraz mesafeliyim. Öyle hemen karşı çıkmak mümkün değil.
Riskli ama riske girene "Neden bu riske girdin" demek biraz haksızlık olur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder