gheorghe hagi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gheorghe hagi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cuma, Ağustos 13
Dünya Solaklar Günü
Etiketler:
doğaçlamalar,
futbol,
gheorghe hagi,
romanya,
solaklar
Perşembe, Aralık 21
Düşman
Bu yazının devamı gibi bir şey.... Bu haber gerçek mi? o Rumen kız kimi tercih etti? O iş adamı kim? Hatta Galatasaraylı mı? Bunları bilmek en doğal hakkımız...
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
romanya
Çarşamba, Mart 8
Sadece Saha
Mario Jardel'in takım içinde yaşadığı iddia edilen sorunlar hakkında ne söylersiniz?
Jardel, Galatasaray'da kaç gol attı? 50 mi?
40'a yakındır herhâlde...
O zaman bitti.
Ama takımdan erken ayrıldı?
Benim için Jardel sadece bu. Hakan Şükür ya da diğer forvetler gibi, o da gol atan bir oyuncuydu. Ben takım arkadaşı olarak onun hakkında sadece bunu biliyorum. Süper Kupa'yı kazanmamızda ve Şampiyonlar Ligi'nde ilerlememizde çok önemli katkılarda bulundu. Gerisi hikâye. Jardel de olsa, Maradona da olsa beni ilgilendirmez. Ben sadece takım arkadaşı olarak değerlendiririm. Özel hayatımızda hepimiz farklıyız. Bunların üzerine hiçbir zaman yorum yapmam. Hayatım boyunca sadece sahayı konuştum.
Peki devre arası da sahaya dâhil mi? Örneğin 2-0'dan 3-2 olan Real Madrid maçının devre arasında ne oldu?
Bir şey olmadı. Fatih Akyel oyuna girdi. Birinci devrenin tamamını korkuyla oynayan takım, ikinci devrede kişiliği olan bir takıma dönüştü. Değişen buydu devre arasında. Tabii bazı şeyleri toparlamak için bazen biraz daha yüksek sesle konuşmanız gerekebiliyor. (Gülüyor)
Mesela, ne demeniz gerekiyor?
Yok. Bu kadar! Yüksek sesle konuşacaksın ki oradaki harareti biraz daha yükselteceksin. Uyuyanları uyandıracaksın. Biz devre arasında uyandık, üç gol attık. Dördüncüyü de attık ama sayılmadı. Ben buyum. (Hâlâ gülüyor)
Gheorghe Hagi / Socrates - Mart 2017
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
mario jardel
Pazartesi, Şubat 27
Siyah Şort
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
nostalji,
tugay kerimoğlu
Cuma, Mayıs 24
Karpatlar'ın Brezilyası
Ben Brezilyalı değilim ama Brezilyalılar'dan daha iyiyim. Ben de Köstence'deki plajlarda oynadım. Taffarel neden böyle söylediğimi çok iyi biliyor. Taffarel, Galatasaray'a geldiğinde karşılıklı bir maç yaptık. O karşı takımdaydı. Galatasaray ile Metro Stars maçı. Taffarel antrenman maçı olduğu için kaleden çıkmıştı, ortalarda geziyordu. Bir çektim topu orta sahadan gol attım. Golden sonra ona "Ben oynarken kalede bekle" dedim.
Ondan sonra her zaman ona takıldım:
"Bak Tafa, Köstence'de de Breziyalılar var"
Güzel Oyun Belgeseli (Galatasaray-Metro Stars maçında niye rakipler onu anlamadım)
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
taffarel
Salı, Ocak 1
Çimleri Yiyecek Topçu
(Takımı oluşturan oyuncular için) ilk seçimin futbolu seven kişilerden seçilen oyuncuların olması. Benim zamanımda olan takımı incelemeye alın, hepsi futbola tutkuyla bağlıydı. Antrenmanı sevmeyen dışarıda kaldı. Türkiye'de futbolcular öyle paralar kazanıyor ki, o para karşılığında çimleri bile yemeleri gerekir.
Hagi (4-4-2 Aralık sayısı)
Etiketler:
futbol,
gheorghe hagi
Cumartesi, Ekim 27
Dilen, Dilen, Dilen....
Antalya'nın Alanya İlçesi'nde 2'ncisi düzenlenen Uluslararası Çocuklar Futbol Şampiyonası'nın finalinde, Rus Chertano Vo'yu 1-0 yenen Galatasaray U13 Futbol Takımı, şampiyon oldu. Final maçını izleyen Gheorghe Hagı Academy Constanta'nın oyuncularının Galatasaray lehine slogan atarak destek vermesi dikkati çekti.
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi
Çarşamba, Ekim 12
Akla Gelmişken
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
tribün
Perşembe, Eylül 1
Hagi > Yeniler

Hayat 90'lardan sonra tamamen tüketmek üzerine kurulmaya başlandı.... Bunları saklamamızı istemiyorlar. Çünkü bunların yerlerine yenileri gelecek. Ve yeni gelenlerin hiçbiri bunlardan iyi olmayacak. Bize kötüyü sunuyorlar. Çünkü güzel şeylerin farkına varmayalım istiyorlar.
Sol taraftaki postere dikiz. Video burada. 3.35'ten sonra.
Doksanlar ayrı bir yazı konusu, Ekşi Sözlük gazıyla gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum. Yok yani biz de yaşadık o günleri, az çok biliyoruz, hatırlıyoruz.
Çarşamba, Mart 2
Beğenmeyen Gelmesin

Beşiktaş'ın başında Schuster var. Kimse beğenmiyor. Ukala olarak gözüküyor. Gerçekten ukala olabilir. Ama onu ukala olarak suçlayanların çok daha fazlası olduğu gerçeğini ne yapacağız.
Takımınızın başına hoca getiriyorsunuz. İmkanlarınız dahilinde futbolu iyi bildiğine inandığınız bir hocayı getiriyorsunuz. Adamın belli bir kariyeri ve deneyimi de var. Ve siz bir süre sonra o adamın futbolu bilmediğini iddia ediyorsunuz. Normal şartlar altında size gülerler. Burada gülmezler.
Bir başka nokta; buralarda doğrudan konuşanı ezber bozanı sevmezler. Rijkard gibi "mülayım" adamı harcadılar, sert adam Schuster'in sığ kafalar tarafından sevilmeyeceği de biliniyordu. Basın sevmeyecekti, sevmedi. Şaşırtıcı olan Beşiktaş tribünü de pek sevmedi.
İlginçtir; Beşiktaş tribünü hep farklı bir yere konulur. Duruşundan bahsedilir. Alternatif, marjinal, anarşist sıfatları yapıştırılır. Hatta biraz farklı/renkli topçular çok sevilir. İlhan gibi Pascal gibi. Fakat iş teknik direktöre geldiğinde "efendi" sıfatlı hocalara daha çok güvenilir, onlarla başarı gelir.
Gordon Milne, Lucescu, Rasim Kara gibi teknik adamlar sevildi. Ama Toshack gibi bir delinin, tam Beşiktaş karakterine uygun bir hoca olmasına rağmen; kimyası uymamıştır. Aynısı Schuster için de geçerli olmak üzere.
Galatasaray ise tam tersi. Camianın her kademesinde, futbol takımından lise bahçesine kadar bir "abi" kültürü söz konusu. Büyüğe saygı ve hürmet vardır. 87 doğumlu Arda, 84 doğumlu Sabri'ye "abi" der mesela. Lisede bilmemkaçıncı dönem, kendisinden bir büyük döneme "abi" der. Abiler de dönem dönem fırlamalıkları olsa da salon kültüründen yetişmiştir. Jantidir, tarzdır, fazla konuşmaz, iş yapar.
Oysa burada da teknik adamlar camianın ruhundan farklı bir karakterde olunca başarı kazanıyorlar. Terim'den, Gerets'e, Feldkamp'dan, 70'lerdeki Birch'e kadar bütün "çılgın"lar kupa kazandı. Oysa sessiz, sakin iş yapan sağa sola bulaşmayan adamların süreleri uzun değildi. Skibbe ve Rijkaard son örnekler.
Bu uzun girişten öte asıl konuya girelim artık. Bugün Galatasaray'ın Gaziantepspor maçı var. Hagi'nin koltuğu sallantıda. Olası bir yenilgide kendisi yolcu. Galatasaray en son ne zaman 1 sezonda 3 teknik adamla çalıştı hatırlamıyorum. Hagi'nin bu takımda fazla kalamayacağını biliyordum ama bu kadar çabuk olmasını ben de beklemiyordum.
Yönetimlerin aldığı kararlar artık bizi şaşırtmıyor. Ama tribün refleksi gerçekten sinir bozucu. Son iç saha maçı; Bucaspor maçında, Misimoviç'in adını haykıranlar, Mustafa Sarp'ı ıslıklayanlar. Yıllar öncesinin Petre olaylarını akla gelir. İşte o yüzden Galatasaray'ın tam Schuster gibi bir hocaya ve en önemlisi o hocanın arkasında duracak bir yönetime ihtiyacı var. Beğenmeyen Gelmesin diyecek biri lazım.
Rijkaard, Schuster gibi olsaydı kusursuz olacaktı. Deve diken olayı. Kendisini satan topçuyu, kavga edeni, saçmalayan muhabiri, yayıncı kuruluşu, topçusuna sallayan tribünü hepsini gördü. Ama bunlara atarlanmadı, giderlenmedi. Sessiz kaldı. Düzeleceğini sandı. Belki farklı bir metoda sahip Schuster'in de sonu Rijkaard ile aynı olacak. Kaçış yok. Ama ikisi arasında bir tercih yapsaydım Schuster derdim.
Atahan geçen gün programda " Schuster'in bu laflarını Rijkaard'ın söylemesi için parmağımı verirdim." Parmak kısmı hariç katılmamak mümkün değil.
Taraftarın kendine bir kutsallık biçmesi, bunu acı kültürüyle pekiştirmesi artık cıvıklaştı. Biz taraftarız kimse taraftara gelmesin diyemez demek samimieytsizdir. Sorarlar adama sen taraftar görevini tam anlamıyla yaptın mı diye? Hiçbir taraftar da işini iyi veya kötü ama ahlakıyla yapan hocayı/topçu ıslıklayamaz. Yok öyle bir tribün anlayışı, kültürü.
Takımın oynadığı futboldan, oynayan futbolculardan memnun değilsen gelmezsin. Schuster'in söyelediği çok basittir. Bunu "biz her yere deplasmana gidiyoruz, aşkımız bilete değil, simitle karnımızı doyuruyoruz" naralarıyla süslemek de hiç inandırıcı gelmiyor artık.
Sene başında Forza'da Schuster için biri şöyle yazmıştı ki, bu cümle Türkiye'de her teknik adam için geçerli olabilir: "Hoca nasıl tribüne çıkıp böyle bağırın demiyorsa, biz de şu- bu oynasın diyemeyiz."
Taraftar gerçekten sınırını, görevini, rolünü bilmiyor. Ve evet ben bu oyunun en çok tribün tarafında oldum. Ne futbolcu oldum, ne takım yönettim. Hani eğer bir taraf olacaksam tribün kanadında olmam gerekir. Ama hiçbir şeyi beğenmeyen, beğenmediği herşeyi de yıkmaya, bozmaya çalışan bir zihniyetle aynı şeyleri düşünmem imkansız.
Bu yazıda Galatasaray-Beşiktaş ikilisini biraz birbirine doladık. Yazının sonunda Galatasaraylılar'a Beşiktaş hocasının ağzından seslenelim. Bugün Galatasaray sahaya çıkacak. Barış-Ayhan-Sarp oynayabilir, kalede Zapata olabilir. Kadroyu kuracak kişi Hagi'dir. Takım budur, bundan başkası olmayacaktır. Bunu "beğenmeyen gelmesin."
Etiketler:
beşiktaş,
Frank Rijkaard,
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
schuster,
tribün
Perşembe, Şubat 10
Romanya'dan Gelenler

"Hagi benim yakından tanıdığım isimlerden biri. Ancak bazı futbol programlarında kendisiyle ilgili ve Rumen futbolu hakkında altı boş yorumlar yapılıyor. Pazar günü yayınlanan bir programda, hiçbir araştırma yapmadan konuşan spor yorumcuları, sırf reyting uğruna bilmedikleri Rumen futbolu hakkında konuştular. Hagi’nin teknik direktörlüğü hakkında eleştiri yapabilirsiniz. Ülkemizdeki yorumcular ya da bir futbol şube sorumlusu, bu oyunu Hagi’den daha mı iyi biliyor? Amaç burada hep yaptıkları gibi Hagi’yi kötülemek.
Hagi’nin menaceri olan Steaua Bükreş’in sahibi Gigi Becali değil. Becali, bu kulübün sahibi. Hagi’nin menaceri ise Giovani Becali, yani başkanın amcasının oğlu. Birkaç yıla kadar bu ikili, konuşmuyordu. Ayrıca Giovani Becali’nin finansman olarak desteklediği kulüp, Steaua’nun ezeli rakibi Dinamo Bükreş.
Bazı yorumcular, ‘Son yıllarda Romanya’dan milyon dolarlara kaç futbolcu transfer olmuş?’ diye soruyorlar. Ben hatırlatayım. 6 milyon Dolar’a İonut Mazilu, Rapid’den, Dnipro’ya, 6 milyon Euro’ya Steaua’dan Mirel Radoi, Al-Hilal’e, 19 yaşındaki Denis Alibec de 4 milyon Euro’ya, Constanta’dan İnter’e gitti!”
Yüksel Yeşilova ( Bir dönem Romanya'da ve S.Bükreş'te çalışan teknik adam)
Etiketler:
basın,
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
yüksel yeşilova
Cumartesi, Ocak 8
Arabulucu

Evet, o akşamlardan biri. Yarın iş yok, bu akşam özgürüm, o nedenle hafif içtim. İçen her adam kız arkadaşına sarar. Kız arkadaşı olmayan eski sevgilisine. Böyle zamanlarda eski sevgili aranır. Arıyorum eski sevgiliyi. Yine o akşamlardan biri.
Futbol A.Ş. ile mesafem soğuk. Eski sevgilim. Tabi ki Galatasaraylılığım aynı derecede. Yine aynı şekilde, aynı derecede, hatta kötü günlerde biraz daha fazla seviyorum Galatasaray'ı. Ama bir takımla, bir kulüple ilgili bağ kurmak için somut şeyler aranır bazen. Tamamen soyut olamaz, tamamen "bu bir sevgi işi Ercan" diyemezsin. O somutluğun, bugünün futbol takımında olmadığı da bir gerçek. O tarafa baktığımda olumlu, güzel birşey görmem mümkün değil. Fakat bugünkü futbol takımına az ilgi göstermek, Galatasaray'ı az sevmek anlamına gelmez. Bugün Futbol A.Ş'nin kötü yönetilmesi, bizi soğutması, değerlerini kaybetmesi, benim Galatasaray kavramına ait hislerimi değiştirmez. Değiştirmiyor. Galatasaray benim için sadece bir futbol takımı değil.
Bunları niye yazıyorum? Çünkü hafif alkollüyüm. Şu an eski sevgilimi arıyorum."Kazım ile mutlu musun?" diyerek kapatmak istiyorum ama yapamıyorum. Böyle zamanlarda karşı taraf telefonu açar ve sen sessiz kalırsın. Onun yüzünden sen içkinin dibini vurmuş, hayatına lanet okur hale gelmişsindir ama sen hala "gecenin bir vakti arayan serseri" olarak görülmek istemezsin, kendini saklarsın. Kendimizi saklıyoruz. Ve o gecelerden birinde, eski sevgili aranır ve ona konuşmazsın ya; arkadaşına veya hiç tanımadığın adama yaklaşırsın: "Abi ben hala seviyorum onu"
Neyse konu Hagi.Futbol A.Ş.'ye kırgınız, küskünüz. Ama yarın düzelir aramız belki .Hagi arayı düzeltebilir. Veya istemeden daha da kötü yapabilir. Belli olmaz ; ama bizim aramızı düzeltmeye çalışan tek kişi o. O vefalı bir arkadaş. "Abi ben hala seviyorum onu" diyerek gideceğimiz tek adam; şu anda o. Başka biri varsa söyleyin ona güvenelim.
Hagi'nin kararlarını beğenmemek mümkün. Olabilir. Fakat şu var be abi, bu adam 2.kez geliyor bu takımın başına. Ve ikisinde de takım çok kötüydü. Kimsenin gelmek istemedi zamanda geldi. Herkes "bana ne sizin ilişkinizden" derken.
Ve kabul, belki de onun kariyeri için çok iyi fırsatlardı, kabul etmek zorundaydı. Ama 1 hafta sonra kabul ederdi. İlk senesinde ilk İstanbul maçı Beşiktaş derbisiydi. Bu sene ilk maçında Kadıköy'e çıktı.
Ve kabul, belki de onun kariyeri için çok iyi fırsatlardı, kabul etmek zorundaydı. Ama 1 hafta sonra kabul ederdi. İlk senesinde ilk İstanbul maçı Beşiktaş derbisiydi. Bu sene ilk maçında Kadıköy'e çıktı.
Kadıköy'deki maçın öncesini hatırlayın. Fark sesleri. Hezimet çığlıkları, deja-vu tişörtleri.O gün yenilebilirdik de. Ama o gün hocasız çıkmak da büyük utanç olurdu. Kadıköy'de yanımızdaydı Hagi.
Herşeye rağmen; Hagi bazı şeyleri hak ediyor. Kredisi baya yüksek. Onun tartışılacağı zaman biraz bu sezon sonudur, asıl bir sezon sonrasıdır. Ve o tartışılana kadar bu Futbol A.Ş. denen zımbırtının daha büyük sorunları vardır. Tartışılması gereken başka insanları.
Bu yazının sonunu bağlamam da şu an pek mümkün değil. Bırakın Hagi yapsın birşeyler. Her zaman Kadıköy'e çıkacak hoca bulamazsın. O cesarete sahip birini bulmuşken onu da yıpratmayın. Ne biliyorsa yapsın. 10 senede birçok iyi hocayı yedik bari bu sefer birini rahat bırakalım. Belki yeniden ilişki düzelir. Ve bundan sonra hafif alkol alınan akşamlarda tıpkı eskisi gibi eski sevgili aranmaz da yeniden puan hesaplamaları yaparız.
- Hocam şimdi Antalya'dan puan alırsak...
- Kesin gidelim o deplasmana.
- O hafta Fener kimle oynuyordu?
- Rize deplasmanı.kesin Rize yener.
- O zaman biz de şampiyonuz.
- Aynen. Ver diğer birayı da, şampiyonluğa içelim..
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi
Çarşamba, Kasım 24
Derbi vs Clasico
Etiketler:
barcelona,
beşiktaş,
Derbi,
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
ispanya,
real madrid,
schuster
Çarşamba, Kasım 10
Kupa Denizlispor Hagi

Ama yine de o sezon boyunca gidebildiğim kadar maça gittim; en azından yasaklı olmayan Avrupa maçları için Sami Yen'e geldim. Sloven K., Sion, Helsingborg maçlarında yolumu İstanbul'a düşürmüştüm. Yaklaşık 2 senelik bir alışkanlığın-geleneğin sona erdiği maç kupada oynanan bir Denizlispor maçı olmuştu.
İlginç bir maçtı, ilginç bir şekilde Carrusca gol atmıştı ve ilginç bir şekilde Song penaltı kullanmıştı. Yine bir kasım ayıydı. O gün maça gidemiyordum, bugün de gidemiyorum. Bugünkü neden ise oldukça komik; 10 Kasım; şu anda evlerinde kaldığım akrabalarımın doğumgünü.
Zamanında babamla ev taşırken, babamı kamyonun yanında, kolilerle başbaşa bırakıp Ç.Rizespor maçına gitmişliğim vardı. Bodrum'dan defalarca 800 km yol tepip Gençlerbirliği maçı için gelmişliğim vardı. Veya bunlar gibi hayati önemden bir alt derecede önem taşıyan günlerde tercihim hep Sami Yen olmuştu. Aslında bu gün de gidebilirdim ama ileride aleyhime delil olarak kullanılmasına değecek bir Galatasaray ortamı yok bugünlerde.

O 2 senelik seri aslında 4 sene de olabilirdi. Ama 2004-2005 sezonunun son maçında da tribünde değildim ve ilginç bir tesadüftür o maç da bir Denizlispor maçıydı. Tesadüf sayısı biraz daha artıyor, o maç yeni hocamız Hagi'nin o dönemindeki son maçıydı. Hasan Kabze, şapkadan tavşan çıkarmasından 1 sene evvel dizlikten şapka çıkarıyordu. O şapka daha sonra Özhan Canaydın'a hediye edilmiş.
Gitmediğim bu Denizlispor maçının tribün için ayrı bir önemi vardır aslında ama burada tekrardan dillendirmek istemiyorum. Bugün Hagi sahaya çıkarken tribündeki herkes hep bir ağızdan "I love you Hagi" diye bağırınca; ekran başında 2005 mayısını hatırlayacağız.
Galatasaray'ın kazandığı son Türkiye Kupası'nın mimarı olan Hagi, kupa yolculuğuna bugün başlıyor.
Etiketler:
denizlispor,
doğaçlamalar,
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
türkiye kupası
Pazartesi, Ekim 25
Cuma, Ocak 8
Siz de Yakının

''Hagi'nin teknik direktör olarak bana iyi davranmadığını düşünüyorum. Benim yerime Rumen oyuncular transfer etti. Belki de başarısızlığımın nedenlerinden biri de Hagi'nin bana fazla şans vermemesi."
Hakan YakınYine bir milletler arası kavga. Galatasaray'da bitmeyecek bu. Bazı hatırlatmaları yapalım ve uzatmayalım. Hagi'nin zamanında takım tek Romen vardı. O da Petre idi. Petre ile aynı bölgede olanlar Kamerunlu Saidoo ve Brezilayalı F.Conceciao. Ki bence Hagi'nin takımdan ayrılmasının en önemli nedenidir Petre olayı. Ergun Gürsoy ile Saidoo-Petre tartışması yaşamamış olsaydı devam ederdi.
Sözün özü, Hagi zamanında takımda Rumenler yoktur. Tek bir Rumen vardır. Onu da transfer eden Fatih Terim'dir.Hakan Yakın yine de şunu söyliyor: "Elano bile tartışılıyorsa benim yaşadığım normalmiş."
Elano'yu en çok tartışan isimlerin başında Sergen geliyor. Sergen için ise söz Murat Yakın'da:
'' Alpay ile Sergen takıma geldikten sonra bizim ekibe bir haller oldu. Dengemiz değişti, birden kötü sonuçlar almaya başladık. Açıkça söylemek istiyorum. Sergen ve Alpay gelmemiş olsaydı bizi kimse yakalayamazdı. Çok rahat bir şekilde şampiyon olurduk. Takımı çok karıştırdılar...
Bu arada başlığım da Fotomaç ekolünü aratmıyor.
Bu arada başlığım da Fotomaç ekolünü aratmıyor.
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi
Cuma, Kasım 6
Solaklar
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
harry kewell,
solaklar
Cuma, Eylül 18
Formanın Hakkı
Hagi'nin Monaco'ya attığı gol. Bu golün şimdi ne alakası var? Pek yok. Şöyle bir hikaye var ama. Bu golü atan Hagi o gün garip bir maç oynuyor. Penaltı falan yaptırıyor., getirdiği maçı götürüyordu az daha. Penaltıyı gole çeviren isim ise şu anda bu stadyumun en sevilen adamlarından biri olan Shabani Nonda. 3-2 kazanıyor Galatasaray. İlk defa Şampiyonlar Ligi'ne galibiyetle başlıyor. Maçtan sonra Hagi'nin formasını isteyenler oluyor. Hagi 9 yaşındaki bir çocuğa veriyor formasını.
Sonra o çocuk büyüyor. 9 sene sonra Sami Yen'de maça çıkıyor. Üzerinde Galatasaray forması. Serdar Eylik o çocuğun adı. Şimdi o maçın kazanan takımında oynuyor. Nonda ile beraber.
Etiketler:
futbol,
Galatasaray,
gheorghe hagi,
serdar eylik,
shabani nonda
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)