İspanya'ya güvenenler azdı. Oysa turnuva öncesinde şampiyon adayı bile değildi, daha ötesi; belli olan şampiyondu. Savunması güçlü olan takımlar karşısında bocalayınca ve Almanya gelene gidene 4 atınca yarı final maçı öncesinde onlara güvenen pek çıkmadı.
Önemli değil, insan kendine güvense yetiyor. 2 yıldır milli takımlarda ve kulüp takımlarında resital sunan birkaç futbolcu, karşılarında kendi ayarında bir takım bulunca eski kimliğine büründü. Bazen sizi en çok zorlayanlar, sizden daha zayıf olanlardır. Çünkü onlara karşı kendi kimliğinizi, kendi özelliklerinizi kullanırken zorlanırsınız. Yeni birşeyler denemek gerekir. İspanya, Portekiz ve Paraguay'ı da 1-0 yendi ama Almanya'yı 1-0 yenerken daha bir İspanya gibiydi. Bunu sadece formsuz Torres'in yedeğe çekilmesiyle açıklamak mümkün değil. İspanya daha kendi gibi oynadı, çünkü kendisi gibi bir rakibi vardı.
Özgüven böyle bir şey. Şampiyonluk da böyle bir yol. İlk maçta kaybetmek var, gruptan son maçta çıkmak var, Portekiz'i, Paraguay'ı maçın son çeyreğinde atılan gollere yenmek var. Hikaye böyle yazılıyor.
İngiltere'yi, Arjantin'i 4'leyip dünya şampiyonu olmak çok büyük bir hayal. Ütopik bir hikaye. Sırf bu nedenle bile İspanya'yı yenmek zordu Almanlar için.
Almanlar genç takım. Genç olmayanları da bu seviyenin adamları değil pek. Schweinsteiger'i ayıralım, nerdeyse hiçbiri İspanya'nın en zayıf halkası Busquets kadar bile buralarda gerekecek mental üstünlüğüne, daha doğrusu zor maç tecrübesine sahip değil.
İspanya kazandı, finalin adı kondu. İspanya-Hollanda. Dünya Kupası kazanamamış iki ülkden biri kazanacak. Yılların kaybedenleri, bu sene kazanan oldular. Bu sene şampiyon Anadolu'dan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder