Volkan olayı başlı başına komik ve herkes bunu konuşuyor.
Sadece belli noktalarda bazı durumları netleştirmek lazım. Çünkü olay "Duygusal milli kahraman Volkan"a dönüşüyor. Oynadığı her derbi maçta ve hemen hemen diğer maçların çoğunda şovunu yapan, hatta yeri gelince kendi takımının tribününe sırt çevirip "Oraya gitmiyoruz" diyebilen erkten yana tavır alan düzen adamının bu sahne gösterisinden de güç kazanarak çıkması üzücü olur.
Olayın en başına dönelim. Yani Volkan'ın küfür yemesine. Bu arada ben Volkan'a edilen toplu küfürü duymadım. Zaten çok kısa bir görüntü var, onda da ıslıklar falan duyuluyor. Bu arada Vatan Gazetesi'nin iddiasına göre de ıslıklar, Kazak bayrağı açan Kazakistan tribünü için yapılmış, Volkan yanlış anlamış. Neyse çok da önemli değil, sonuçta Volkan'ın küfür yemesi şaşılacak bir durum değil. Farklı olan hassas duyguların sahibi Volkan'ın dayanamayıp stadyumu terkediyor olması...
Soru şu; TT Arena'da oynanacak bir derbi maç öncesinde aynı küfürler (ne edildiyse) hatta daha da fazlası Volkan'a edilse, Volkan aynı duygusal travmayı yaşar mıydı? Büyük ihtimal yaşamazdı. Hatta milli takımın rakibi Hollanda falan olsaydı, kritik ve güçlü bir rakibe karşı oynasaydık Volkan yine sahada kalırdı diye tahmin ediyorum. Nasıl bir psikoloji ve nasıl bir hassaslık ki, rakip ve öneme göre şekil değiştiriyor.
Tam bu noktada bu sefer Volkan destekçileri (çoğu taraftar değil, futbol ailesinin üyeleri ve aile dostları) şunu söylüyor: "Evet ama Volkan rakip taraftarların küfürlerine alıştı, falat kendi taraftarı, milli takım için orada bulunan insanlar küfür edince üzülüyor, sinirleniyor."
O zaman ikinci soru geliyor. Ya o insanlar ile Volkan Demirel aynı tarafta değilse....
İğrenç futbol düzeninin samimiyetsiz ailesi. Bütün bireyleri. Birbirlerini kollayanlar. Birbirlerini güçlendirenler. Volkanlar, Emreler, Demirörenler, Terimler, Sinan Enginler...PFDK, TFF, A Milli Takım, passoligçiler...Adaleti sağlamak yerine herkesi ama en çok da kendi çevresinde olanları memnun etmeye çalışanlar... Ya siz karşı taraftaysanız ve o adamlar diğer taraftaysa...
Deniyor ki, milli takıma kulüpçülük karıştı... Tam tersi milli takımda kulüpçülük kalmadı. Artık renk ayırmadan, kimse milli takımı sevmiyor, hatta milli takımın temsil ettiği değerlerden de hoşlanmıyor. Milli takım, eskiden milliyetçilikten beslenirdi ve ne olursa olsun bir birlik teması yaratırdı. Şimdi ise, adaletsizliğin, adam kayırmanın, sınıf farkının, eyyamın, hamasetin, biatın yeri oldu. O nedenle kimse kulüpçülük yapmadan ortak hissiyatla bu milli takımdan uzaklaşıyor.
Hamit Brezilya maçından sonra diyor ya, "Bizim 20 yaşımızdaki yavrumuzu ıslıklıyorlar" diye. Aslında 20 yaşındaki yavruyu değil, komple ait olduğunuz düzeni ıslıklıyorlar.
Terim, bizim oyuncumuza neden yuh çekiyorlar diye soruyor ya, o yuhlar sadece oyuncular için geçerli değil, antrenörden TFF başkanına kadar herkes için geçerli...
Volkan ve diğerleri bir tarafta, onu ıslıklayanlar hatta küfredenler diğer tarafta... Şu noktada ise yeni bir soru gelebilir. O zaman bu kadar insan niye Kazakistan maçına geliyor?
Benim anlamadığım da bu... 27.000 kişi (yarısı sponsor biletiyle veya davetiyeyle gelmiştir zaten) pazar akşamı bu futbol ailesinin takımını izlemek için niye Seyranytepe'ye gider?
Bu düzen böyle devam ettikçe, Kazakistan maçından bile bu kadar yaygara çıkardıkça, gece sonunda muhabirleri dövdükçe, hatta bunu kulübünün organizasyonuyla yaptıkça, halının altında pislik saklamaya devam ettikçe, eyyam sorunların çözümünde bir ezber halinde olmaya devam ettikçe bu sayı çok kısa sürede 7.000'e düşer zaten.
7.000 de bu düzene göre çok ama sponsorlar sağolsun işte.. İşesevindirici tarafından bakın, o zaman gelince tribünde size küfür edecek kimse olmayacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder