Pazar, Kasım 16

Kumda Futbol



2002 yazı... Hayatımın en güzel yazlarından biri. Bunun en büyük nedeni tabi ki hoş anılar bırakan Dünya Kupası. Grup maçlarını İstanbul'da izledikten sonra, haziran ortasında Bodrum'a gitmiştim. Turnuvanın geri kalan maçlarını, orada çocukluk arkadaşlarımla izlemiştim. 

O yazı diğer yazlardan ayıran en önemli ayrıntı Dünya Kupası'ydı, çünkü geri kalan her şey hemen hemen aynıydı. Yazdan yaza görüşen arkadaşlar, beraber geçen güzel ve eğlenceli günler. Hemen hemen, 10 senedir aynı grupla aynı şeyleri yapıyorduk.

Bunlardan biri de gündüzleri kumda top oynamaktı. Sahilimizin o zamanki halini kısa bir şekilde özetlemem lazım. Sahilin dörtte üçlük kesimi, içinde arkadaşlarımın evlerinin de bulunduğu siteye aitti. O geniş tarafta, site sakinleri için şenzlonglar konulduğu için hareket alanı kısıtlı. Sahilin diğer tarafında ise bir otel var. Otelin alanı daha küçük olmasına rağmen orada da benzer şekilde şenzlonglar ve şemsiyeler yer alıyor. 

İkiinin arasında ise biraz daha ufak ama aslında çok geniş bir boşluk var. Bizim gibi lise öğrencileri ve bizden biraz daha büyük gençler orada oturuyor, havlusunu seriyor. Senelerdir olduğu gibi. Şenzlong yok. Gençlik var. Voleybol filesi var. Mesela, akşam saatlerine doğru güneş etkisini kaybedince ve sahil biraz daha boşalınca voleybol maçları dönerdi. Biz ise gündüz sıcağında futbol oynardık. Senelerdir öyleydi. Fakat o sene öyle olmadı.

Hem otel yönetimi hem de site çalışanları, top kendi taraflarına kaçıyor ve müşterileri rahatsız gerekçesiyle top oynamamızı yasakladı. Yasak dinleme meraklısı değildik ama en sonunda voleybol filesinin kaldırılması tehdit edilince vazgeçmek zorunda kaldık. Çünkü voleybolu oynayanlar daha fazlaydı, onların eğlencesinin kalkmasını istemedik. 

Yetkili abilerle, son tartışma anını hatırlıyorum, yarı final maçının bir gün öncesine denk gelmişti. Otel idresinden abiler, bizim top oynamamızı istemiyordu. O zamanlar 16-17 yaşında olan ben de onlara şöyle demiştim:

"Sen yarın bizim takımın Brezilya'yı yenmesini bekliyorsun değil mi? Yenemeyiz. Çünkü onlar kumda top oynarken kimse karışmıyor. Burada karışıyor. Adamalar bizi yener"

Çok geçerli bir kıyas olmayabilirdi ama böyle bir tepki adamı şok etmişti. Bizim çocukların da baya hoşuna gitmişti. Senelerce bunun muhabbetini yaptıkları için hem hikayeyi unutmadım hem de dönem dönem gururlandım. Fakat sonuç almamıza yeterli olmadı. Bir daha o sahilde futbol maçı oynanmadı.

Aradan seneler geçti. Sanırım 2012 yazında, artık voleybol filesi de yoktu orada. Üstelik senelerce öğrencilerin oturabildiği, bir araya geldiği o geniş boşluk da şenzlong istilasına yenik düşmüştü.

2 gün önce, 4-0 biten Brezilya maçından sonra cumhurbaşkanı maçı değerlendirdi. 2002'de Bodrum'un bir köyünde yaşanan olaydan 5 ay sonra seçim kazananan ve 12 sene boyunca ülkeye başbakanlık yapan adam şunu dedi:

"Brezilya'da deniz kenarında kumda top oynuyorlar. Kum kasları güçlendirir. Kumda koştukları için atak ve güçlü oluyorlar. Bizim gençler halı sahada, sentetik yerde maç yapıyor."

Doğru. Ama bunun sorumlusu kim? Bizi halı sahalara mahkum eden kim? Hangi zihniyet, hangi güç, hangi idare mekanizması? Bunun nedenini düşünen oldu mu? Bu sahillerde niye top oynanmıyor? Bu sahillerde neler var? 3 tarafı denizlerle çevrili ülkede hemen hemen bütün sahilleri peşkeş çeken, bunlara göz yuman kim?  

Gençler sadece kendi zevkleri için mi halı sahada top oynuyor? Sınırsız saha imkanına sahip olmalarına rağmen, isteyerek ve keyif alarak para verip halı sahada top mu oynuyorlar?

Soruları cevaplamaya bile gerek yok aslında ama...

Bu açıklama, bu kıyas Türkiye'nin Brezilya'dan 4 gol yemesinin birinci sebebi olamaz. Ama madem bunlar konuşuluyor, detaylandıralım konuyu. Sorunun özüne inelim. Ortada bir maç var evet, üstelik skor 4-0 gibi ağır ve farklı. Peki bu maçın kazanan, Türkiye'yi yenen Brezilya mı; yoksa sporu yenen rant mı?


Hiç yorum yok: