Salı, Kasım 11

Jackie Brown



Tarantino henüz Kill Bill'i veya Inglourious Basterds'ı çekmemişken, Pulp Fiction ve Rezervuar Köpekleri de televizyonda yayınlanmak için fazla sertken (gerçi diğerleri de öyle), televizyonda sık sık Jacikie Brown dönerdi. Hatta Kanal D çok defa yayınlardı. O günlerde benim için; ''Tarantino'nun daha sakin olduğu bir suç filmi" sıfatındaydı. Daha ötesi değildi. İçten içe hoşlanmazdım ama ara ara bakmaktan da kendimi alamazdım.

Seneler sonra izleyince, asıl olayı gördüm. 

Aynı kaygıları yaşamaya başlayınca dikkat kesilmek daha kolay oluyor. Yaşlanmak, sona yaklaşmak, son bir şans yakalamak gibi kavramlar... Suç, silah satmak, kefalet, hapis, plan, silah... Bunlar sadece araç..

Kesnlikle Tarantino külliyatında, diğerlerinden ayrı yeri olması gereken bir film. Sadece az kan olmasından veya hızlı olmamasından kaynaklanmıyor, Diğerlerine haksızlık olmasın ama biraz olgun bir tarafı var(mış). Buna rağmen kıyıda köşede kaldığını, hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum.  Belki de herkes yaşlanma korkusuna kapıldığında bu filme geri dönecek.

Tarantino'nun kan ve vahşetle beslenen tarzını beğenmeyenler olabilir. Ama bu adamın müzik konusunda büyük bir yeteneği var. En basit bir konuyu bile, uygun müzikler eşliğinde heyecanlı ve keyifli hale getirebiliyor. Bu sayede, önemli olan duygu aktarımını, kusursuzlaştırıyor. Bir diğer hoşuma giden özelliği de eskiye duyduğu saygı. Bizim gibi 1 gün öncesine bile özlem duyanlar için önemli bir durum. Popüler kültüre sırt çevirmemesi de bunu süslemesine yarıyor.

Eskiden Tarantino'ya ayar olurdum, ama filmlerini severdim. Sanırım artık anlamsız çatışmalara girmenin gereksiz olduğunu kavradım. 

Hiç yorum yok: