Zamanında bunu yazdık.
Duygular çok farklıydı o zaman. Malatya'dan, Çanakkale'ye uzanan bir hayat hikayesi 2007 yılında bizimle kesişmişti. Süper star değildi. Forvet değildi, golcü değildi, maç kazandıramazdı, sakindi, tribüne oynamazdı, kavga etmez, sert oynamazdı. Popülist taraftarın sevgisini kazanacak şov adamlarından değildi.
Genel olarak gösterişsiz bir yaşantısı da vardı. Olayı, vukuatı, sorunu, ahlaksızlığı yoktu. Futbolu fena değildi ama ben beğenmiyordum. Sakatlanıp sezonu kapattığı maçta sarı kart görüyor, yerdeki topu havada arıyordu. İlk 11'de yer bulamazdı bence. Takımla, kulüple, tribünle ilişkisi de bu yüzden gittikçe soğuyordu. Herkes seviyordu, saygı duyuyordu ama 2008'deki şampiyonluk getiren kıvamına hiç yükselemedi.
Herkes onu bir kenara koydu. Ne yapacağı merak konusuyken, o Valencia'yı, dünya ve Avrupa şampiyonu ülkenin Real ve Barcelona'dan sonra en iyi takımına transfer oldu. Yalnızdı. Tek başına, medya desteği, taraftar uğurlaması olmadan gitti. Malatyalı çocuk, nasıl 14 yaşında ailesinden kopup Çanakkale'ye gidiyorsa, nasıl otobüs parası bulup İstanbul'a geliyorsa aynı tarzda Valencia'ya gidiyordu. Alacağını bırakıp, hellalleşip, herkesin duasını alarak.
Türkiye'nin en ünlü, en güçlü futbolcuları Avrupa'ya giderken 40 kere düşünürken, o korkmadan gidiyordu. Sevdiğimiz Mehmet Topal buydu işte. Bizi de yanıltmadı. Çalıştı, didindi, formayı kaptı, golünü attı.
Ve iki sene geçiyor sadece. Dedikodulara aldırmadım, olmaz dedim, oldu. Mehmet Topal, Türkiye'ye transfer oldu. Galatasaray da olsa Fenerbahçe de olsa başka takım da olsa aynı hisleri beslerdim. Medya, basın, sistemin ekmeğini yiyenler, sistemin kendisi, örnek Türk genci olarak Arda'yı, Emre'yi pompalarken, biz çevremizdekilere, tek başına gavur ellere gidip savaşan, çalışan, ekmeğini kovalayan Mehmet Topal'ı hatta Umut Bulut'u örnek gösteriyorduk.
Sanki milli futbolcu değil de, fakir mahallede büyümüş, mahallenin ortak çabasıyla büyütülmüş, sonra da Almanya'nın yolunu tutmuş, efendi ahlaklı mühendis gençti o. Çok farklıydı. Örnekti.
Arkadaş muhabbetlerinde konu ne olursa olsun adı geçebilirdi. Geleceği için maceraya yelken açabilen, vizyonu geniş, heyecanı, hevesli, kendi ayakları üzerinde durabilen bir rol modeliydi. İşinde iyi olmasa bile herkesin sevgisini kazanıyordu. Herkes onun başarılı olmasını istiyordu.
Bu yaptığı hareket hayallerimizi yıktı. Modelimizi hasara uğrattı. Para için Türkiye'ye döndü. İspanya'da mutlu olmadığını söyledi. Valencia olmasını bir kenara bırak, Akdeniz'in en güzel ülkesinde kim mutsuz olur ki? Biz değil Valencia, Granada'da iş bulsak, burada kazandığımızın azına bile razı olurduk.
Bu sadece bir transfer hayal kırıklığı değil. Bu, rol modelinin hasara uğraması. Yoksa Mehmet Topal, Valencia'da başarısız olsa, kadroya giremese ve öyle Fenerbahçe'ye dönse hala hayranı olurduk. En azıdan denedi derdik, yine bize yol açardı. Yapmadı.
Son paragrafa gelirken yazıyı bağlamak lazım. Gerek yok ama, sanki hislerimi anlatabildim. Aynı duygular -kısa süreli gitmiş olsa da Umut Bulut için de geçerli ama o en azından kiralık. Belki seneye daha güçlü döner. Hem zaten o Trabzonlu'ydu ama diğeri Mehmet Topal. Beraber büyüdük, beraber yaşadık. Onun bize yaşattığı hayal kırklığı benim için daha önemli, daha unutulmaz, buraya taşınmaya değer.
Yine de Fenerbahçe de oynasa da Mehmet Topal mutlu olsun, başarılı olsun diyorum. Kimse de onun kötü olmasını istemeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder