Birkaç ay sonra 10 sene olacak...
Biz de gençliğimizde bazı maceralar yaşadık. Kimisi elimize yüzümüze bulaştı, kimisi önümüzü açtı. Ama hemen hepsi hoş bir anı olarak kaldı. Bazıları anıların da önüne geçti.
Blog macerasına başlayalı 8 seneden fazla oldu. Çok fazla sayıda post girdik. Artık neyi girdiğimizi unutur hale geldik. Belki de seneler önce yazdıklarımızla çelişiyoruz. Belki dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazıyoruz. Hangi konulardan bahsettiğimizi bile unutur olduk. Açıp bakmak lazım aslında ama vakit yok. Vakit bahanesi; dönüp eskileri okumak rahatsızlık verebilir. Cesaret pek yok.
Oysa ömrümüzün bir kısmında, zaman zaman cesur olmuştuk. Acaba o günlerde bahsetmiş miydik? Es geçme ihtimalimiz yok. Gerçi bahsedecek pek bir şey de yok ama bizim için çok önemli bir adımdı.
Özene bezene hazırlamıştık. Yazılar yazmış, Sultanahmet'te bir dükkanda çoğaltmış, Taksim'de kitapçılara dağıtmıştık. Anadolu'ya bile yollamıştık. Çok büyük heyecandı. O heyecanın benzerini şimdi pek bulamıyorum. Zaten o dönem yaptığım her hangi bir şeyin verdiği heyecan şimdiki hayatıma pek uğramıyor.
Belki de o nedenle; o heyecanın hürmeti üzerine; bugün bir şekilde ilerlemeye devam ediyoruz. Öyle bir heyecan dalgası yaratmışız ki rüzgar; hatta fırtınaya dönüşmüş. Öyle bir esmiş ki yol almaya hâlâ devam ediyoruz. Nereye kadar devam ederiz belirsiz. Ama o galiba yolun geri kalanı eski heyecanlardan arınmış şekilde geçecek.
İnsan eskiyi bu yüzden daha arıyor belki de... Daha güzel olduğu için değil; daha özel olduğu için. Önündeki bilinmezlik, yarattığı heyecan. Çanakkaleli'nin dediği gibi; heyecan coşkuya dönüşürse çok faydalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder