Salı, Temmuz 31

Catch Me If You Can


Klasik bir Steven Spielberg filmi. İlgi çekici bir konu, canlı renklerle beyaz perdede. Konu zaten akıyor. Herkesini merakını celb edecek şekilde ilerliyor. Kimseyi sıkmaz. Akarı kokarı yok. Oyuncular zaten çok iyi. 2002, tam da Leonardo di Caprio'nun sevilmediği dönemler. Belki de onun bugünkü noktaya gelmesinin ilk adımı bu film. Yanında (daha doğrusu arkasında) Tom Hanks var. Christopher Walken ve Martin Sheen diğer babalar. Bitti gitti işte... Bunun yanına bir de hız eklendi mi tadından yenmez! Devamlı sahneler değişiyor, devamlı bir yerden başka bir yere gidiyoruz. Riskli bir durum esasında. Konuya sadık kalmamak mümkün. Fakat Spielberg farkı da burada çıkıyor.

Filmde 157 farklı mekan kullanılmış. Çok iyi bir rakam. Çekimlerin 52 günde bitmesi ise bir diğer şaşırtıcı istatistik.

Sinemanın tüm geçerli şifrelerini sunarak hazırlanan film için kolaya kaçmış demek mümkün. Fakat diğer yandan da cazibesine kapılmamak kolay değil. Oturunca izleniyor. Üstelik keyif alarak. Sinema tarihinin en iyi filmleri arasında gösterilmesi üzüntü verse de karşı koymak da kolay iş değil. Tabi bunda hikayenin gerçek olmasının etkisi büyük. Böyle bir olayın yaşanmış olması, böyle bir karakterin varolmuş olması insanı daha da meraklanıyor. Eğer bir kurgu olsaydı, senariste pek iyi not vermez, filmi de aynı heyecanla izlemezdik.

Polisiye bir film değil bence. Daha çok komedi.  Bu konuda başarılı, zira komik... İnsan eleştirmek istiyor ama kıyamıyor. Zaten 15 yıllık film. İzleyen de izlemiştir. Zaten Dreamworks, tarihinin en iyi altıncı gişe hasılatını bu filmle yapmış. Yani gerçekten herkes izlemiş! 

Hiç yorum yok: