Pazar, Ağustos 2

Başımız Belada


Biri çıkıp bana "Türk futbolunda neyi değiştirmek istersin? Söyle yapalım" dese, ona ligdeki takım sayısını azaltmaktan bahsederdim.

Tamam, abarttım; ilk söyleyeceğim bu olmazdı. Zaten üzerine uzun uzun düşündüğüm bir durum değil. Fakat özellikle Süper Lig'in kalitesinin artması için ülkedeki profesyonel takım sayısının azalması gerektiğini düşünüyorum. Bu düşünce ilk olarak Süper Final zamanı kafama girmişti. O günlerde Süper Final uygulaması, sezonu ve birçok kişiyi kurtarmak için ortaya konmuş güdük bir fikirdi. Zaten bir sezon sürdü ve ardından rafa kaldırıldı. Fakat kabul edelim; oldukça güzel maçlara ve büyük heyecana sahne olmuştu. Sadece şampiyonluk grubu değil, UEFA Avrupa Ligi grubuna katılan dört takım arasındaki maçlar da keyifliydi. O açıdan bakınca, 12-16 tane iyi takım arasında bir lig bize çok daha az maç izlettirir ama kaliteli maç sayısı çok daha yukarıya çıkabilir. 

Bu sezon bir istisna gerçekleşti ve küme düşmesi kesinleşen ilk takım 33. hafta sonunda belli oldu. Fakat her zaman böyle olmuyor. Bazı takımların gücü Süper Lig'e yetmiyor. Mesela 2018 Karabükspor, 2017 Adanaspor ve Gaziantepspor, 2016 ve 2013 Mersin İdman Yurdu, 2012 Ankaragücü gibi takımların durumu halen hafızalarda. Resmen ligi bir eksik oynatmışlardı. Üstelik devamında da hepsi maddi zorluklar içinde kaldı ve büyük sıkıntılar yaşadı. Aralarından kapananlar bile oldu.

Zaten alt liglerde de durum aynı. Futbol ekonomisi öyle bir çöküntü içinde ki, bir ligi birbirine yakın standartlarda oynayacak 18 takım bulmak kolay değil. O nedenle bu rakamları sınırlamak isabetli olabilir, rekabeti yukarıya çekebilir. En üst ligde azalan maç sayısını, yayıncıyı alt liglere göndererek telafi edebilir bu sayede alt lig kulüplerinin de eline bir miktar para geçebilirdi. Yani eldeki parayı az sayıda profesyonel takıma daha eşit bölüştürüp daha sağlıklı bir yapı mümkün kurmak olabilirdi. Bahsettiğim gibi üzerine uzun uzun düşündüğüm bir konu değil. O yüzden çok emin olamıyorum ama detaylandırınca güzel bir proje ortaya çıkabilir. Emin değilim ama  emin olduğum bir durum var; 21 takımlı bir lig her haliyle saçmalık olacak!

Gerçi bu yazıyı yazarken 22'den de bahsedilmeye başlandı bile. Hatta 24'ler telaffuz ediliyor. Futbolla ilgilenen kim varsa bu rakamlara karşı ama TFF bu kararı almaktan çekinmedi. Tabi kararı TFF'nin alıp almadığını bilmiyoruz. Kulüpler Birliği kendi teklifleri olduğunu söylüyor. Fakat bazı kulüpler karşı çıkıyor. Karar açıklanırken bakan Kasapoğlu da masada yer alıyor. Bazı kulüpler, kararda emeği geçtiği için şehirlerinin vekillerine teşekkür ediyor.

Tamam birileri istedi, birileri de onay verdi. Ama acaba ilk kimin aklından çıktı? Ve ne zaman çıktı? Mesela maçlar oynanırken mi?

Lige verilen ara esnasında da birkaç yazı yazmıştık. Orada ligin devam etmesi gerektiğinden bahsetmiştik. Çünkü bu bir spor organizasyonuydu ve sahada başlayan oyun sahada bitmeliydi. Kazananlar ve kaybedenler sahada belli olmalıydı. Aksi halde bir sektör haline gelen ve 'müşteri'sine ihtiyaç duyan futbol (Süper Lig) inandırıcılığını kaybederdi. Sanki daha önce hiç güven kaybetmemiş gibi, bir de buradan darbe yemeye gerek yoktu. Tüm eleştirilere ve karşı çıkışlara rağmen TFF cesaretle ligleri oynattı, sezonları bitirdi. Kazanan ve kaybedenler belli oldu. Tam bloga yeni bir yazı yazıp TFF'ye teşekkür etmeyi düşünürken, TFF bir çuval inciri berbat etti.

Sanki bu karar çok daha önceden alınmış gibi geliyor bana, ki, eğer öyleyse daha büyük rezillik. Sezonun yeniden başlamasına karar verilirken "Küme düşme kaldırıldı" denseydi o zaman niye oynanacağı sorgulanacaktı. O nedenle oynatıldı ve futbol ailesindeki herkes memnun edildi. Yayıncı maçlarını izlettirdi, Avrupa'ya gidenler belli oldu, küme düşenler düşmedi, küme düşenleri düşürmeyenler o şehirlerde baştacı oldu. Sadece Süper Lig'i seven, her koşulda maç izlemek isteyen, bu uğurda para harcayan, zaman veren insanlar memnun kalmadı. Onlar da önemli değil zaten!

Zaten kamuoyuna sunulan sebep de saçmalığın dik alası. Pandemiden etkilenmek!. Yahu şu an dünyada pandemiden etkilenmeyen tek bir kurum, hatta tek bir insan dahi yok. Sadece ligden düşenler mi etkilenmiş? Daha saçma bir sebep olamazdı. Hadi Malatyaspor'un ilk yarı performansını kenara koyalım. Ama Kayserispor ve Ankaragücü'nün bu hale düşmesinin nedeni pandemi miymiş? Ocak ayında anket yapsak, en büyük küme düşme adayları olarak ikisi çıkardı zaten. Ya da sezon başında eksi puanlarla lige başlayan Eskişehirspor, sezon başından beri tek bir maç kazanamayan Şanlıurfaspor, üç senedir paraşütsüz düşen Karabükspor, sezonu 0 puanla bitiren Manisaspor, 7 puan alabilen Tokatspor pandemiden etkilendikleri için mi böyle olmuş? 

Üç gündür kararı kabullenemiyorum. Karara mantıklı bir neden de bulamıyorum. "En azından şu açıdan iyi olacak" diyebileceğim tek bir nokta yok. Zaten çoğunluk bu karardan rahatsız, o nedenle uzun uzun gerekçe sıralamak da tekrar olur. Büyük ihtimalle kararı alanalar da bunun farkındadır ve şu an harıl harıl bu sezonun nasıl yetişeceğini düşünüyorlardır. Öte yandan vaka sayıları yine 1000 sınırlarında gezerken, sonbahardan sonra lige verilecek ufak bir aranın, bu sefer geri dönüşü de olmaz. 2020-21 sezonunu salgından dolayı bitiremeyen tek ülke olarak dünya tarihine geçebiliriz. 

Takım sayısının arttırılmasına ne kadar karşı olsam da, öyle bir kararın sezon başından alınması karşısında durumu kabullenebilirdim. Düşen takımlar ödüllendirileceğine, daha adaletli bir sistemle sezon başından ilerlenebilirdi. Tabi bunlar ülkede mümkün olan şeyler değil. Ve artık bu plansızlığa ve kişileri memnun etme düzenine alıştık da. Liyakat nerede var ki, Süper Lig'de de olsun? 

Gerçi spor her zaman daha adil ve demokratiktir. Çünkü orada sonuçlar bellidir. Tamam hakem hataları tartışılır, konuşulur ve sonucu etkiler ama her zaman daha fazla gol atan kazanır, daha az puan toplayan küme düşer. Olay nettir. Mesela üniversite sınavında aynısı olmaz. Daha düşük puan alan bir öğrenci, para verip özel okula gidebilir ama ondan yüksek puan alan açıkta kalabilir. Veya ilkokulda çok çalışan ve notları iyi olan öğrenci ile hiç çalışmayan ve notları kötü olan öğrenci sınıf geçer. Sınıfta kalmak yok burada mesela. Veya işe alımlarda, KPSS'de ve daha bir sürü noktada bu tip adaletsizlikler mevcutken, sığındığımız tek branş spor olabilirdi. Orada ne olursa olsun sonuçlar kaderi belirler(di). O duyguyu da geçen hafta elimizden aldılar.

Normal bir ülkede böyle bir kararın bir noktadan döneceğini düşünebilirdik ama böyle bir umudumuz bile yok şu an. UEFA  gibi kurumlar bir yaptırım uygularsa veya yaptırım uygulamakla tehdit ederse anca.. Yoksa seneye (daha doğrusu bir ay sonra) karman çorman bir lig izleyeceğiz.

Eskiden; yani 70'lerde, 80'lerde bu tip kararlar daha az sancılı olurdu. Zira orada zedelenen sadece adalet duygusuydu. O dönemin şartlarında yerel lig rakipsizdi. Ortada dönen para azdı. Futboldan ekmek yiyen insanlar belliydi. Şimdi durum aynı değil. Süper Lig bir marka, futbol bir sektör ve müşteri çekmek zorunda. 'Müşteri' sevimli bir kelime değil ama gerçek böyle. Üstelik Süper Lig'in, müşteri çekme konusunda birçok rakibi var. Diğer futbol ligleri bir yana, eğlence sektörünün diğer unsurları da artık modern insanın talebine yanıt veriyor. Zaten Premier Lig, potansiyel Süper Lig izleyicisini kapıyor ama bir de 'diğerleri' var. Yani kim Netflix'ten film izlemek varken veya akşam bir yerlerde yemek yemek varken karma karışık bir ligin sıradan maçını izler ki? Hatta kurallarının ne zaman değişeceği belli olmayan, birilerinin keyfine göre sonuçlanan bir ligi neden başından sonuna kadar, üstelik 42 hafta boyunca takip etsin ki? 

Mesela ben, yıllardır abonesi olduğum yayıncı kuruluştan ayrılmaya karar verdim. Sözleşme bitince, uzatmama ihtimalim çok yüksek. 21 takımlı bir lig düşüncesi beni bile soğuttu ve her ay o kadar para vermekten vazgeçmek üzereyim. O zaman yayıncı kuruluş nasıl para kazanacak, kazandığı parayı kulüplere nasıl dağıtacak? Hadi dağıtamadı ve çekildi diyelim. Yerine kim gelecek ve nasıl para kazanacak? Kağıt üzerinde olsa bile aynı paraları verebilecek mi?

Para demişken; futbolcularına maç başına ücret ödeyen kulüpler bu fikre nasıl "Evet" dedi, onu da anlamak mümkün değil. Senelerde plansız ve kuralsız yaşayınca böyle oluyor demek ki... Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça...

Hiç yorum yok: