Pazar, Ağustos 9

The School of Rock

The School of Rock, uzun zamandır aklımda olan bir filmdi. 2003 yılında gösterime girdiğine ben üniversiteye yeni başlamıştım. Lise günlerimiz yeni bitmişti ve liseye büyük bir özlem duyuyorduk. Lise dediğime bakmayın, yedi yıl boyunca aynı okulda hem orta okulu hem liseyi okumuştuk. Haliyle, bir bireyin en çok geliştiği, kendini bulduğu, yeni arayışlara girdiği bir dönemde aynı arkadaşlara ve öğretmenlerle beraber yıllar geçirmiştik. Yani yeni bitirdiğimiz okula ilk adım attığımızda bu filmdeki çocuklarla aynı yaşlardaydık.

O günlere duyduğum özlem her geçen sene azalsa da, yine de bu tip 'okul' filmleri hoşuma gider. Gençlik filmlerini de çok severim ama burada bir 'gençlik'ten söz etmek kolay değil. Yaş ortalaması biraz daha düşük. Fakat bu sefer devreye 'okul' girince yine kabulümüz.

Açıkçası ben daha derin bir film beklemiştim. En azından Nick Hornby kitapları (ve filmleri) havasında geçmesini tahmin ediyordum. O açıdan biraz hayal kırklığına uğradım. Belki de High Fidelity'de Jack Black ile John Cusack'i beraber izledikten sonra, burada da Black'in yanında bu sefer Joan Cusack kadroda olunca zihnim bir serbest çağrışıma maruz kalmış olabilir. Oysa iki film arasında 'müzik' dışında ortak nokta yokmuş.

Yine de eğlenceli bir film. Zaten bir Hornby filmi değil Linklater filmi. Linklater ergenliğe dönmeyi sever. Bunu da iyi başarır. Hatta bu filmde başroldeki yetişkini bir ergene dönüştürmüş. Hatta onu ergenlikten hiç çıkarmadan önümüze sunmuş. Gerçi senaryo Linklater'a ait değil (Black'in canlandırdığı Dewey karakterinin kankası Ned'i oynayan Mike White'a ait) ama yönetmenlik yetenekleri sayesinde bize kendi tarzını sunmayı başarıyor. Her haliyle bir Linklater filmi diyebiliyoruz. Hatta filmi kabul ederken de tek bir şart sunması o hisse önem verdiğini bir kanıtı. Çocuk oyuncuların enstrüman çalabilmelerini istiyor. Kadro ona göre seçiliyor ve yarım yamalak bir iş ortaya çıkmıyor. Haliyle tüm o detayları göz önünde bulundurunca son yılların sulandırılmış 'ergen' filmlerin yanında oldukça olgun duruyor. Fakat bu olgunluk sıkıcılıkla eş anlamlı değil.

Filmin sulu bir mizahı da yok. Jack Black zaman zaman abartarak üst perdeye çıksa da oyuncu kadrosu çok başarılı. Buna çocuk oyuncular da dahil. Hatta özellikle onlar çok iyi bir performans sergiliyor. Sadece çalmıyorlar. Hem çalıyorlar hem oynuyorlar. Öte yandan film normal olarak çok iyi bir soundtrack'e sahip. Hatta Linklater'in dediğine göre bütçenin büyük bir kısmı şarkıların telif hakkına harcanmış. 

Yani filmdeki tüm unsurlar çok iyi değil ama her şey vasatın üzerinde. Bu da filmi keyifle izlenebilir hale getiriyor. Yaz günleri için tam çıtırlık bir film. Aradan 17 sene geçmiş, izleyen izlemiştir ama izlemeyen için de iyi bir fırsat.

Hiç yorum yok: