Salı, Ağustos 18

We're the Millers

Farklı ülke ve kültürlerde, komedi filmleri nasıl yankı bulur? Genellikle mizah evrenseldir belki ama her espri ve mizah anlayışı da genel geçer değildir. Özellikle sinemada gösterilen uzun bir filmde (yani en az 90 dakika boyunca güldürmesi gerekecek bir filmde) yapılacak sık göndermeler, kelime oyunları, ince işler biraz yerel kalır ve dünyanın öbür ucundan zor anlaşılabilir. Yine de önemli değil, iyi bir hikaye veya tarz sizi kurtarır.

Vasatın biraz üstü bir komedi filmi olan We're the Millers'in Türkiye'de çok sevilmesi sanki biraz kültürel farklardan. Yani aslında yukarıda bahsettiğimizin tam tersi. Bir uyuşturucu satıcısı (Jason Sudeikis), yaptığı bir hatayı telafi etmek için Meksika'ya gitmek zorundadır. Özellikle havalimanı güvenliğini ve devamında peşine düşecek olası tehlikeleri kandırmak için en mantıklı yolu kendine sahte bir aile oluşturmak olarak belirler. Bu nedenle yakın çevresinden kendisine bir aile oluşturur. Striptizci komşusunu eşi yapar, hafif asosyal ve salak ergeni oğlu olarak seçer, asi ve seksi bir genci de kızı olarak kadroya dahil eder. Film böyle başlar ve bu eksende devam eder

Bu zoraki aile, bize bir komedi ve yol filmi izlettirir. Türk seyircisinin pek göremediği esprileri Amerika kıtasından ulaştırır. Özellikle anne (Jeniffer Aniston) ve kız (Emma Roberts) seks konusundaki tecrübeleri filmde çokça müstehcen espri olmasını sağlamış. Komik mi? Eh iste. Fakat Türkiye'de okuduğum yorumlar 'eh işte'nin üzerine çıkmış. Uyuşturucu, kanun kaçaklığı, cinsellik gibi konuların bizim komedi filmlerimizde yer almaması (mafya komedisi hariç) sanırım ülkede bu tarz mizaha bir açlık oluşturmuş sanki. Gerçi bu filmde de bir esrar taşınmasından bahsetsek de filmdeki hiçbir karakterin esrar tükettiğini görmüyoruz.Belki de film ABD standartları için muhafazakardır.

Filmin 7.0 olan IMDB puanı abartı sayılmaz, film fena değil. Ama sözlüklerde ve çeşitli sitelerde okuduğum yorumlara göre, eğer sadece Türkler oy kullansaydı, puan 8-9 arasına çıkabilirdi. Yine de fena film değil. İzlenmeyi hak ediyor. Güzel bir zamanda hoş vakit geçirmek için ideal. Ama beklentiyi yüksek tutmamak lazım.

Aralarında kan baği olmasa da bir ailenin filmini izliyoruz. Buradan aile kavramı üzerine güzel bir eleştiri çıkmış. Ayrıca bir yol filmi ve hemen her yol filmi gibi eğlenceli. Son dönem komedi filmlerinin modası haline gelen filmi adeta skeçlere bölme sorunu burada yok; iyisiyle kötüsüyle başıyla ve sonuyla bütünleşen bir hikaye var. Oyuncularımız fena degil. Aniston, Cake'ten sonra bir kez daha Meksika sınırını aşıyor. Kendisi sevdiğim bir oyuncu değil ama -Cake 'teki kadar olmasa da- burada da fena değil. Fakat çok beğenilen striptiz sahnesinde etkileyici olmadığını söylemem lazım. Zaten bu kadının bir doğallık sorunu var bence. Güzel bir yüzü var ama doğal görünmeye çok fazla çabalaması o yüzünden bir enerji geçmesini engelliyor. Sudeikis filimi sürüklüyor. Genç oyuncuları da beğendim ama kardeşlerimizin ilerleyen yıllarda öne çıkan bir isi olmamış. Özellikle Emma Roberts'ın, Julia Roberts'ın yeğeni olmasına rağmen çok fazla öne çıkamaması şaşırttı.

Aslinda tam 12 kisilik bir arkadaş grubu evde otururken arkadan açılacak film. Muhabbet esnasında ara ara bakıp gülünür, hikayeyi takip etmek için ekstra çaba sarf etmeye gerek kalmaz, espriler de idare eder. Kotu espri çıkarsa da evdeki 12 kişiden biri tamamlar zaten.

Öte yandan 39 milyona çekilen filmin 200 milyon hasılat yapması da ayrı başarı. 2013'ün en çok hasılat yapan 16. filmiymiş. Bu nedenden dolayı yıllardır ikincisinin çekileceği söyleniyor ama yedi senedir ortada bir şey yok. Varsa da ben kaçırmışım.

Bu arada filmi izleyen herkesin aklında, en sondaki Friends göndermesi kalmış ama bir futbolsever olarak Kenny Miller ismini duymak beni daha çok mutlu etti. Gönderme değildi ama biz kendi kendimize mesajı aldık

Hiç yorum yok: