Perşembe, Ocak 19

Elveda SSK


Ferhan Şensoy'un 2005 yılında yazdığı roman...

Kitabı ana hatlarıyla değerlendirmek gerekir mi emin değilim. Hem haddimiz değil, hem de şaşırtıcı bir tarafı yok. Klasik bir Ferhan Şensoy yazımı. Mizahı, akıcılığı, olay örgüsü çok alışıldık. Zaten kapaktaki imza, bizim burada yazdıklarımızdan daha açıklayıcı olur.

Kitabın ismi ise biraz aldatıcı. "Elveda SSK" denilince, bir sistem eleştirisi bekliyoruz. Hatta kitaba dair yapılan yorumlarda da benzer cümleler vardı. Fakat öyle bir misyonu yok romanın. Ya da varsa da pek başarılı değil o konuda.

Spoiler vereceğiz ama; okuduğumuz hikaye bir anda "aaa rüyaymış"a bağlanıyor. Esasında benim en sevmediğim tarzlardan biridir. O açıdan ufak bir eleştirim var.

Zira; rüyadan sonra ufak bir sistem eleştirisi devreye giriyor. Sanki karakterimiz Şükrü o mesajı verebilmek için rüyadan uyandırılmış gibi. Zira öncesinde çalışanların sigortasını ödemeyen, belki maaşlarını da geç yatıran bir karakterdi ve o sayfalar boyunca sistem eleştirisi yoktu. O nedenle son sayfalar biraz yapay kaldığı gibi, rüya gerçek olsaydı aslında o zaman da çok sağlam bir orta sınıf eleştirisi olacaktı.

Şükrü karakteri tasvip edeceğimiz biri değil. Zaten Şensoy da onun için "denyo" tabirini kullanıyor. İşi gücü, hatta şirketi olan, parası olan, caz dinleyen, tatillerde güneye inen ama kendini geliştirmemiş, sadece cinselliğini düşünen tam bir hıyar. Çevremizde çok var bunlardan. Şenşoy'un karakteri tasvir etmesi, onu anlatması, bir baş karakter olmasına rağmen ondan soğumamızı sağlaması çok hoşuma giderken, bir anda karakter uyanıyor ve "aslında o kadar da kötü biri değil herhalde" düşüncesini doğuruyor.

Neyse sonuç olarak Şükrü bir denyo. Hayvanları sevmeyen, onları zehirleyen, hatta onlarla cinsel ilişkiye girmeyi düşünen, devamlı kadınları kovalayan, tecavüze yeltenen, hatta tecavüz de eden, tacizci pis bir herif. Bu adamın bulunduğu ortamlar da sanıldığının aksine aslında hepimizin olabileceği yerler. Kötü insanlar hep pis mahallelerde olacak değil ya. Bir şirkette patron, iyi bir semtte komşu, iyi bir otelde müşteri de olabilirler... Dışarıdan bakınca "denyo" demeyeceğin, arabasında caz cd'leri olan birileri işte...

Keşke Şensoy bu eleştiriyi daha vurgulu bir şekilde yapabilseydi.

İşin esas acı tarafı 2005 yılında yazılan kitabın 2020 yılında yeniden gündemimize girmesiydi. Şükrü'nün denyoluğu Twitter ahalisini öfkelendirmişti ve bu durumun sorumlusu olarak gösterilen Şensoy'a eleştiriler yağmıştı.

Bu işin iki tane noktası var. Ferhan Şensoy'u çok sevdiğini iddia edenler ve bunu devamlı vurgulayanlar bile aslında bu kitabın varlığından haberdar değildi. Tabi ki bir kesim haberdardı, bir kesim de benim gibi haberdardı ama okumamıştı. Fakat bir kesim Şensoy'u dost meclislerinde överken, onun kendilerinin değer yargılarına ters gelecek cümleler kullandığının farkında bile değillerdi. Bunu 15 sene sonra gördükleri tweet'ler sayesinde fark edince şok olmuşlardı.

İkinci nokta ise daha dramatik. Sanatçı, neyi üretmek zorunda? Gerçekten ideali mi resmetmeli yoksa var olanı mı anlatmalı? Normalde ilkiydi, uzun yıllar sanat bu şekilde ilerledi, sanatçılar özgürdü ama son 15 senede artık ideal olanı anlatmak zorundalar. Onlara böyle bir misyon yüklendi. O sınırların dışına çıkıp, biraz gerçeğe ve idealden uzak is bir gerçeğe, yönelirlerse üzerlerine sıfatların takılması çok muhtemel. Oysa sanat bu değildi. Bir kesimin sopasını üzerinde hissederek üretemezdin. Gerçi bunu iktidarlar, diktatörler, krallar, hükümdarlar devamlı yapmıştı. Fakat o da anlaşılabilirdi. Peki şu an yaşadığımız durumu nereye koyacağız?

Çok detaylı bir konu ve  bu konuya sohbetlerde girdiğimde bile çok içim acıyor.  Haliyle yazasım da yok. Fakat Elveda SSK'nın bu şekilde anılması ve değerlendirilmesi beni çok üzüyor. O nedenle bu notu araya iliştirmek istedim. Benim aklımdan geçenleri de yakın amanda izlediğim Verdens Verste Menneske filiminde Aksel karakteri çok iyi anlatıyordu. Meraklısı için oraya da bir referans verebilirim.

Yine de, Elveda SSK, Şensoy'un en iyi kitaplarından biri değil gibi. Bunu itiraf etmek gerek. Ve bunun Şükrü ile hiç alakası yok. Öte yandan kitabın önsözü, romanın kendisinden daha iyiydi sanki.

Kitabın kapağı da çok güzeldi. En beğendiğim kitap kapaklarından biri oldu ama keşke Şükrü'ye değil de başka bir romanın hisli, duygulu ve hayalleri olan başka bir karakterine denk gelseydi. 

Hiç yorum yok: