Cuma, Ağustos 27

Kötü, Çok Kotü, Teselli


Bütün bir sokak boyunca Galatasaray maçını verecek yer aramak. Ve tabi ki bulamamak. Maçı veren tek yerde boş masanın olmaması. Geri kalan her yerde önce Beşiktaş, sonra Trabzonspor, en son Fenerbahçe maçının verilecek olması. Sıkıntılar erken başlamıştı.

Quaresma golü atarken Süper Loto kuponu dolduruyordum. Hiçbir şey çıkmadı. Guti golü atarken yer arıyorduk, Necip golü atarken yer arıyorduk. Holosko atarken yer bulamayacağımızı anladık.

Trabzonspor'un golü esnasında sokaktan çıkan gol sevinci sesi, tarihte ilk olabilir. O sokakta Fenerbahçe golünde bile bu kadar ses çıkmamıştır. Kitleleri birleştiren takım; Trabzonspor.

Saat 21.45. Düşman kardeşler aynı saatte, aynı kupada, farklı sahalarda maça başlıyor. İkisi de gol atamıyor. Bir o televizyon, bir diğer televizyon. PAOK'un kaçırdığı gollere sessiz ve heyecanlı üzülmeler, bizim sahadaki çaresizliğimizi sezdirmeme çabası.

Emre golü atıyor. Bizim takımda en iyi adam Ayhan. Gökhan Gönül'ü izlerken, Ali Turan'ı görmek. Fenerbahçe'nin tur atladığı bir gece kupadan elenmeyi düşünmek. Tam o sırada Giray Kaçar'dan gol haberi geliyor. Trabzonspor eleniyor. Herkes üzülüyor. İddia'da Liverpool'a oynayanlar dışında.

Emre sakatlanıyor, Karpaty 10 kişi kalıyor. Biz atarız da Fener'in işi zor dakikaları. Biz atamıyoruz ama Fener zorlanıyor. Son dakikada PAOK atarsa gole nasıl sevinirler senaryosu. Salpi atar, kolları açar, uçak yaparak tribüne koşar. Fenerbahçe maçı bitiyor. Bizim 4 dakikamız daha var.

Olmayacak şey oluyor. Aydın Yılmaz son dakikada gol atıyor. Bambaşka bir kariyer çizgisi olabilirdi aslında. Yeşil-beyazlı takımlara deplasmanda son dakika golü atmak, Aydın'ın kaderi olabilirdi. Ama olmayacak şey bir daha oluyor. 3 dakikalık bir yolu yürüyorum elimde Galatasaray atkısıyla. O dakikada golü yiyoruz. Eleniyoruz. Fedetskiy'nin gol sevinci ona kırmızı kart getiriyor.

Yoğun bir telefon trafiği ile aynı anda Kadıköy'de uzatmalarla başlıyor. "Bu takım niye böyle, neler olacak, neden böyle oldu, neler olmalı. Bu takım için değil Eskişehir'e, kahveye bile gidilmez." lafları. Bir karamsarlıkla telefonlar susuyor. Akabinde hemen Müslümoviç atıyor. Jeneriklik bir gol sevinci. Telefonlar bir daha açılıyor.

"Abi Fener yedi."

"İyi o zaman pazar sabahı çıkarız yola"

Bu rekabet yüzünden erimeye devam ediyoruz aslında ama olsun muhabbeti güzel..

2 yorum:

peralta dedi ki...

salpi, müslüm.. isimlerle bile taşşak yaparsınız, ben daha golü atan karpaty'li çocuğun adını söyleyemiyorum.. gs karlı çıktı bu işten.

kutay dedi ki...

boşnak böreği, yunan ateşi...)
ukranya'nın tamlaması yok...)